kapat
07.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Kravatın intikamı

Geçtiğimiz Salı gününe kadar kravatın ciddi, eğlenceli ve seksi bir aksesuar olduğunu sanıyorduk. Nasıl mı? Hatırlayın, Monica Lewinsky, Clinton'a kravat hediye etmiş, ABD Başkanı da takmıştı. Buna pek sevinen Monica, yalnız kaldıklarında, "Hey yakışıklı" demişti kıkırdayarak, "kravatını beğendim."

Ama 1 Ocak'ta kravatın aynı zamanda acımasız da olduğu ortaya çıktı. Hem de iki olayla birden. İlkini arkadaşımız Mine Şenocaklı'nın Nesrin Topkapı ile yaptığı söyleşiden öğrendik:

Dansözlerin duayenine, eşi tarafından aldatılan bir kadın gelir. Göbek dansı öğrenerek kocasının ilgisini çekmek istemektedir. Ders alıp gider kadın. Evde olanları daha sonra Topkapı'ya şöyle anlatır: "Bir akşam ışıkları kıstım. Arap müziğini koydum. Kocam yine ekonomi sayfalarına gömülüydü. Dans için özel bir kıyafetim olmadığı için etek olarak kocamın tüm kravatlarını belimden aşağı sarkıttım. O loş ışıkların altında dans etmeye başladım. Eşim gazeteyi şöyle bir indirdi. Gözlüklerinin üstünden bakıp, 'Ne kadar çok kravatım varmış ya' dedi ve tekrar gazeteye gömüldü."

Kravatın acımasızlığı gece de devam etti. Kim 500 Milyar İster yarışmasında, 125 milyar cebindeyken, "Kravat kelimesi hangi ulusun giyiminden esinlenerek üretilmiştir" sorusuna, Fransızlar cevabını veren Mustafa Erhan Sözen, evine 16 milyar lira ile dönmek zorunda kaldı. Bunun üzerine sadece o değil, programı izleyen herkes şok oldu. Hırvatlar mı; Hırvatlar da nereden çıktı?

MEDENİYET YULARI

Daha önce de birçok yarışmacı başarısız olup, büyük paraların ucundan dönmüştü. Peki bu kez değişen neydi ki olay gazetelere yansıdı, radyolar dinleyicilere "Siz olsaydınız nasıl davranırdınız" diye sordu? Sanırım takmayanlar da dahil herkesin tanıdığı o 'medeniyet yuları'nın böyle bir 'kötülük' edeceği kimsenin aklına gelmemişti. Lise kitaplarında bile yazmıyordu ki!

Hiç kuşkunuz olmasın: Eğer Sözen soruyu bilseydi, 05 Edi'ye aşina Türk halkı merak etmeyecekti kelimenin kökenini. Örneğin Edip Emil Öymen'in, Mithat Selection için hazırladığı, Erkek Giyiminin Görsel Dili: Kravat adlı kitapçığı kim okurdu?

Kim okurdu da, ilk kez Çin'de kullanılan kravatın, daha sonra İtalya üzerinden Avrupa'ya ulaştığını öğrenirdi? Kim merak edip de ansiklopediye bakardı: Avusturya ordusunda paralı asker olarak savaşan Hırvatlar, afili boyun bağlarıyla 1636 yılında Paris sokaklarında piyasa yapınca, giyimlerine düşkün Fransızlar pek sevmişlerdi ilk defa gördükleri bu aksesuarı. Ve Croat (Hırvat) kelimesi az buçuk ses değiştirerek 'cravate' (kravat) olmuştu.

Halbuki ilk bakışta, Ahmet Turhan Altıner'ın Testus'larına yakışacak, komik bir şıktı 'c) Hırvatlar'. Kafiye olsun diye konulmuştu sanki. Şaka gibiydi. Ama gerçekti işte: Katil, palyaço çıkmıştı!

TAVSİYE

İnliyoruz hasretinle

Geçen hafta tavsiye köşemizde Müslüm Baba'nın son albümü Dünya Yalan'ı gören bazı arkadaşlar, 'Ne oldu senin rocklara, cazlara, punklara' diye sordular.

Var, var; onlar da var da, biz biraz daha duralım şu alemlerde. Geçen hafta, Olmadı Yar'ı (söz Nilüfer, müzik Nikolas Karvelas) övmüştüm burada ama benim favori parçam Hatasız Kul Olmaz (Orhan Abi) tadındaki Yalan Bu Dünya. Elektrobağlamanın mimiklerine dikkat edin dinlerseniz; bir ebru ustasının özeni ve zevki var.

Bu girişten sonra başka bir esaslı sese geçebiliriz... Eğer destursuz bağa giren, dan dun parçalardan değil de; yavaş yavaş sızan, içinize işleyen seslerden hoşlanıyorsanız size bir tavsiyem olabilir. Ama önce anlaşalım: Peşin hükümleri kulak tıkacı olarak kullanmak yok!

Yeni bir albüm değil İnliyoruz Hasretinle (Beyza Müzik). Bir yıl oldu çıkalı. Tasavvuf müziğinin en önemli adlarından Sami Savni Özer kayısı sesiyle söylüyor (evet kayısı!). Bu türle ilgili olmasanız da Özer'i, MFÖ konserlerinden ya da Her Şey Çok Güzel Olacak'ta Mazhar Alanson ile birlikte söylediği şarkılardan hatırlarsınız.

Ruhunuzu kapatmayın! Neşet Ertaş mı demişti, "Türkü, caz, pop farketmez... Müzik gönüllere akar" diye?

Cafe Rouge'da kat farkı

Ece Erken, Ebru Destan ve Nefise Karatay'ın Bağdat Caddesi'nde açtıkları Cafe Rouge'un alt katında yakışıklı erkekler, üst katında boyları belime gelen kız garsonlar çalışıyor!

Dul kadının kocası

Edebiyatçı Celal Sahir Erozan bir sohbette, "Ben bir dul kadının ikinci kocası olmak istemem" deyince keskin zeka Süleyman Nazif atılır: "Peki birinci kocası mı olmak istersin?"

Kucaklayıp eve götürün

Bu yakışıklı arkadaşın adı Leigh Heppel. İngiliz. Gördüğünüz gibi gayet faydalı bir iş edinmiş kendine: Erotik heykeller yapıyor. Kafadan atmıyor, hayallere dalmıyor; gerçek modelleri kullanıyor. Ayrıca tüccar ruhlu. Her zevke hitap ediyor: Kadın-erkek, kadın-kadın, anatomik yakın planlar, kırbaçlı ya da elleri bağlı yavrular, özel siparişler... Yanda fotoğrafını gördüğünüz bu sanat yapıtının adı Karyn. Hediyesi 395 sterlin. Arzu eden dolar ya da yumoş euro ile de ödeyebiliyor. Karyn 36 santim yüksekliğinde, 4 kilo ağırlığında. Bronz. Kucaklayıp götürürsünüz.

Hülya Avşar diyorum

Bir ara 'dermişim' modası vardı. Hülya Avşar ise 'diyorum'u standart hale getirdi. Yılbaşı programı şu biçimde akıp gitti; bayılıyorduk: "5 trilyon kime çıkacak acaba diyorum... Hadi alkışlasanıza diyorum... Birlikte söyleyelim diyorum... Kaya kızmaz canım diyorum... 2001 kötü bir yıl oldu diyorum... Ama 2002'den umutluyuz diyorum... Ay çok sevindim diyorum..." Allah aşkına deme be kadın!

Dandik viskiler rakıcıları çarptı

Kriz vurdu ya... Artık millet viski içiyor! Yeni Rakı 7 milyon 250 bine, Hoşbağ şarabı 5 milyona çıktı... Bazı akşamcılar da, asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl misali; fiyatları 6-10 milyon arasındaki ucuz viskilere yöneldi. Biz bunlara Rumeli Hisarı berduşlarının (Osman Cavcı onların romanını yazdı, okudunuz mu) içtiği sirkeden hallice şaraplardan esinlenerek köpek- öldüren viskisi diyoruz aramızda.

Peki Johnnie Walker'lar, JB'ler 20-30 milyona satılırken, bunlar nasıl üçte bir fiyatına oluyor? O da İskoç, bu da İskoç... Araştırdık tabii. İşte sonuçlar:

* Her viskide altlık olarak kullanılan düşük maliyetli tahıl viskisinin oranını çok yüksek tutuyorlar... * Farklı damıtımevlerinin elinde kalmış stokları ucuza toparlayıp, ne idüğü belirsiz bir viski yapıyorlar. Onları tüketince, viskinin adını değiştiriyorlar. * İskoç yasaları gereği viskinin en az 3 yıl dinlenmesi gerekirken, bunlar 6 ayda şişeliyor. * Maliyeti yüksek şeri fıçıları yerine ne bulurlarsa onu kullanıyorlar. * Sürümden kazanmak için delicesine fiyat kırıyorlar. * 'Fatura altı' yapıp, vergi kaçırıyorlar.

Peki dandik viskiyi has viskiden nasıl ayıracaksınız? İşte geliyor: * Dandik viskinin karakteristik bir lezzeti yoktur. * İçerken genziniz yanar. * Aroması zayıftır, keskin alkol kokusu gelir. * Markayı tanımazsınız. * Aynı marka iki şişe arasında bile ciddi tat farkı vardır. (Siz diğer yazıları okuyun, ben bir Talisker koyup geleyim.)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır