Hedef, terörün finansmanı

Milli Güvenlik Kurulu, MASAK'tan İslami Terör'ün finansmanına el atmasını istiyor. Oysa bu kurumun öncelikle idari ve mali özerkliğe kavuşması gerek
Kuruluşun niteliği "kamu". Yani sizin, bizim için var. Savunduğu çıkar da "kamusal". Yani hepimizin ortak kazanımı için mücadele ediyor. Kullandığı kaynak yine "kamu". Yani bu toplumun parasını harcıyor. Peki eksik bıraktığı görev ne? "Kamuyu bilgilendirmek!" Kamu adına görev yapan, kamu değerlerini koruyan ve kamu parası harcayan bir kuruluşun, kamudan gizlenmesini, şeffaflık sınırlarını zorlamayacak şekilde bilgi esirgemesini anlamak mümkün değil.

Hangi kurumdan mı söz ediyoruz? Mali Suçları Araştırma Kurulu'ndan. MASAK, 1997 yılında, biraz da dış alemin baskılarını savma kaygısıyla, zorlamayla kuruldu. Ancak 11 Eylül 2001 olayı gösterdi ki terörün finansmanı son derece önemli ve uzmanlık isteyen bir alan. Nitekim dünyada, uyuşturucu bağlantılı kara para, İslam kisvesine bürünmüş terörün mali kaynakları tartışılıyor, mal varlıkları donduruluyor. Milli Güvenlik Kurulu da paralel bir görüşle MASAK'tan, İslami Terör'ün finansmanına el atmasını istiyor.

Buna karşın Türkiye'de kara para ile savaşım konusundaki bilgilerimiz sınırlı. Şubat 1997'den bu yana 787 kara para dosyası açıldı. 315 dosyanın incelemesi tamamlandı. 177 dosyada kara para aklama suçu belirlendi. 26 dosya için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuldu. 151 dosya kara para kuşkusu ile inceleme elemanlarına sevkedildi.

Kamuda etkinliğin tartışıldığı bir ortamda MASAK'ın da yeniden yapılanması artık kaçınılmaz. Şu sıralar özerk kurumlara karşı adeta siyasi alerji oluştuğunu biliyoruz. Ancak MASAK'ın mutlaka idari ve mali açıdan özerk olması, gerektiğinde yasal dinleme ve takip yapabilmesi gerekiyor. Oysa, Maliye Bakanlığı'na bağlı bu Kurum, aylardır başkan yardımcısı ataması gerçekleştiremiyor, bir faaliyet raporu bile yayımlamıyor. Çünkü Maliye Bakanı Sümer Oral'ın, IMF'ye verilen sözlere endeksli iş yoğunluğu arasında bu konulara yeterince zaman ayırması, istese de mümkün görünmüyor. Bu durumda Oral'a düşen görev, MASAK'a yeni bir statü kazandırılması oluyor.

BÜROKRAT NASIL OLMALI?
Devlet Bakanı Kemal Derviş, bir süredir "İtalya Modeli" üzerinde duruyor, hatta bir adım ileri giderek Türkiye için uygun olduğunu söylüyor. Derviş'in düşündüğü sistem, siyasi dalgalanmalardan arınmış, tıkır tıkır işleyen bir devlet anlamına geliyor. Peki bunun için ne gerekiyor? Devleti bilen, sahip çıkan, dirayetli bürokratlar. Geçenlerde Meclis Bütçe Komisyonu'nda bankalara sermaye desteği içeren yasa görüşülürken satır arasına eklenen madde, ilginç bir sınava dönüştü. Buna göre DPT'den, BDDK'ya gelen 6 uzmana, bankacılık uzmanı ünvanı veriliyordu. Maliye Bütçe Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapanoğlu, komisyon başkanından söz istedi ve bu düzenlemenin, başka kurumlardaki çok sayıda personele, emsal niteliğinde hak yaratacağını, ciddi maliyet getireceğini anlattı, doğru olmadığını savundu. Devlet Bakanı Derviş'in tepkisine gelince o, hayli şaşırtıcı oldu:

"Maliye Bakanı'nın evet dediği, imzaladığı bir konuya, bürokratı nasıl karşı çıkıyor, anlamıyorum!" Aslında Derviş de iyi biliyor ki Türkiye'nin, gerektiğinde bakanlara itiraz eden, bakanın değil devletin memuru, kişilikli bürokratlara gereksinimi var.

BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ
* BDDK Başkan Yardımcısı Teoman Kerman'ın, "Bir dönem bankaları iyi denetlemedikleri için eleştirilen insanlar, bugün sektörün sağlığına kavuşmasına çalışıyor. Çünkü önemli olan sistem ve mevzuat" dediğini,

* DİE'nin 3 milyon 651 bin hayali nüfusu tesbit etmek için 534.9 milyar lira harcama yaptığını,

* DPT Müsteşarı Akın İzmirlioğlu için yurtdışı tayin seçeneğinin yoğun olarak konuşulduğunu, müsteşarın yabancı dil sorunu bulunmadığını,biliyormusunuz

Okan MÜDERRİSOĞLU