Büyük, iri ve kalın kadınlar
Bir konuyla uğraştığımda, karşıma onunla ilgili bir sürü başka şey
çıkar. Sait Faik, geçenlerde okuduğum "Lüzumsuz Adam" adlı öyküsünde
'kalın bacaklı' bir kadını anlatıyordu: "Bir Yahudi kızcağız vardı...
Bir de kalın kalın, yere sağlam basan bacakları vardı. Ne öpmek
isterdim bacaklarından şu kızı bir defacık ömrümde. Kim bilir tatlı
yerleri, ne kokulu tarafları vardır, kalın bacaklarından gayrı."
Fitnes çağındaki kadın imajıyla ne kadar da uyumsuzmuş Sait Faik'in
zevki, diye düşünürken, patır patır düştü benzeri örnekler.
Mavi gözlü sarışın da yazdı... Aşık Shakespeare ve Yetenekli Mr.
Ripley'den tanıdığımız Gwyneth Paltrow, Farrelly kardeşlerin çektiği
Shallow Hal'da oynuyor. Bu filmde vücudu kalın, ruhu narin bir kadını
canlandırıyor. Peki sıska Gwyneth, Robert de Niro gibi kilo mu aldı?
Yok canım, nerede onda o cesaret? Lateks, köpük ve plastikten oluşan
ve kendisini 20 kilo fazla gösteren özel bir giysiyle çıkmış
kameranın karşısına.
Gwyneth bu arada film vesilesiyle Talk dergisi için Jean Baptiste
Mondino'ya, fotoğraflar çektirdi. Peki bu 'kalın' görüntü nasıl elde
edildi? Basit bir numara aslında: Kafa onun, vücut ise bir dublöre
ait. Fransız fotoğrafçı iki ayrı çekimi Paris'teki stüdyosunda bir
güzel birleştirmiş. Büyük, iri ve kalın kadın seven erkeklerin
hayrına bir sonuç çıkmış ortaya.
Bitmedi... Hürriyet'in Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Arap
dünyasının 'Kama Sutra'sı sayılan Itırlı Bahçe'deki (Şeyh Muhammed el
Nefzavi ) güzel kadın betimlemesinin Tevrat'takine çok benzediğini
yazdı: "Bembeyaz bir cilt, kıpkırmızı dudaklar, sert göğüsler, dolgun
bacaklar, geniş kalçalar, uzun bir boyun, ışıldayan kara gözler,
siyah ya da kınalı saçlar, sağlıklı ve dik duran bir gövde." (dolgun
bacaklara ve geniş kalçalara bir kere daha dikkatinizi çekmek
isterim.)
Velhasıl karşıma ikide bir kocamanlar çıkıyordu. Son örneği
itiraf.com'a yazan İzmirli bir adam (33) verdi:
"İri kadınlara bayılıyorum. Uzun boylu, bol etli, zorunlu olarak
giydikleri topuksuz ayakkabıları, kısa saçları, soluk makyajları
nedeniyle, mahremde sürprizler vaat eden, genelde boyunları ve kulak
arkaları hassas, narin-nazenin olmadıkları için cinselliği doludizgin
yaşayabilen ama buna rağmen inisiyatif almayı çok sevmeyen,
kendilerine küçük bir kız gibi davrandığınızda minikleşiveren büyük
kadınlar. Tohum serpmek için ideal, geniş tenler, iri kemikler, büyük
eller, uzun bacaklar, güçlü vücutlar..."
İyi ki nispeten az rastlanan büyük, iri ve kalın kadınlara
takılmışım. Yine de bunca örnek çıktı karşıma. Ya nevrotik kadınları
yazsaydı Sait Faik? Eyvah ki eyvah, etraf onlarla dolu.
SAYIM ÇINAR'I TANISAYDINIZ...
Hediyenin şık paketine, etin yanındaki lezzetli garnitüre, giysiye
takılan zarif broşlara benzeyen insanlar vardır. Evet onlarsız da
yaşarız, hayatımızda başrolü oynamazlar; ama varlıkları bizi mutlu
eder.
Diyelim ki Beyoğlu'ndaki Kaktüs Kahvesi'ndeyiz. Peçeteyi yanlışlıkla
kucağıma düşürdüm, tam alayım derken de yere uçuverdi. Yenisini
istemeye hazırlanırken, garson Ertuğrul, masamızın yanından sessizce
süzülerken, iki peçete bırakıp gider. Sevinirim işte o an.
Ertuğrul'un o minik jesti, her zaman yaptığım bir şeyi, yani yeni bir
peçete istemeyi; gereksiz, yorucu bir iş haline getiriverir gözümde.
Sayım Çınar da işte böyle bir kişidir. İçi kitap dolu kocaman bir
çantayla çıkagelir. Benim için toplumsal araştırmalar, Okay Abi
(Gönensin) için polisiyeler, kızlar için aşk romanları vardır o
çantada. "Bak sen seversin" diyerek üç kitap gösterir. Biri mutlaka
ilgimi çeker. Alırım. Üstümde para yoksa, deftere kaydeder.
"Yazılarını kitap yap, ben 100 tane satmayı garanti ediyorum" diye
gaz verip, NTV'nin yolunu tutar.
Bizim gazete Nişantaşı'nda. Kitapçı mı yok çevrede? Dolu! Sayım
olmasa da bulurum aradığımı. Ama ondan almak zevklidir işte. Sohbeti
renklendirir grileşen hayatımızı. Alışverişi sadece 'alış' ve 'veriş'
olmaktan çıkarır Sayım.
Yalnız ben değil, başkaları da etkilenmiştir ondan. "Küçük dağları
ben yarattım, büyükleri yaratırken de Tanrı'ya yardım ettim" edasını
üzerine pek yakıştıran Güneri Cıvaoğlu bile 3 Haziran 2001'de onun
anlatan bir yazı yazmıştı Milliyet'te.
Sayım gelse de yarın, yılbaşı öncesi borcumu ödesem!
PARKTA YILBAŞI PARTİSİ
Çocukluğumdaki düğün çorbalı, dolmalı, portakal ve mandalinalı,
tombalalı, belki radyolu ama televizyonsuz 31 Aralık muhabbetini öyle
çok özledim ki! Bıktım artık; her yılbaşı aynı sorun: Ne yapacağız,
nereye gideceğiz?
İşte bu yüzden olsa gerek, e-postama düşen Kadıköy Selamiçeşme
Özgürlük Parkı'nda Yılbaşı başlıklı mesajı görünce çok sevindim.
Çünkü telaşsız, dertsiz bir yılbaşı gecesini en son 1987'de
yaşamıştım: Ortaköy meydanında açık hava partisi vardı. Örneğin
Mehmet Güreli çalmış (Mozaik de vardı galiba), şarkılar söylenmişti.
Bu tür açık hava partilerinin ilkiydi... Can Yücel, çevrecilere
maledilen o etkinlik için şöyle demişti: "Yeşiller parti kuramadılar
ama 'garden party' düzenlediler."
Şimdi de 31 Aralık gecesi Özgürlük Parkı'na Athena gelecek;
21:00-22:30 arasında çalacaklar. Sonra devam edecek eğlence. "Ücret
yok, üşümek de yok; ateş varilleri ve açık hava sobaları olacak"
diyor K.Belediyesi-Efes Pilsen ortak organizasyonu. Havai fişek sözü
veriyorlar. "Saat 04:00'e dek disko müziği" de varmış. Unutmadan, bir
de "Üst düzey güvenlik olacak" diyorlar ki bu önemli. Çünkü
Ortaköy'deki partinin sonunda, "Ne lan bu entel ayaklar" diyerek
mafyöz Ali Yasak kavga çıkarmıştı.
10 YIL ÖNCE SABAH
* 1 dolar 5 bin lira.
* Ev tipi tüpgaz 33 bin lira...
* SABAH okurlarına Pretty Woman'ın video kasetini verdi.
* GS'nin hocası Mustafa Denizli yanıldı: Ligin ilk yarısında 40 puan
toplamayı hedefledi ama hesabı 7 puan açık verdi.
* Mehmet Altan'ın değişmeyen yazı başlığı: '15 Türk ancak bir Alman
kadar üretiyor.'
* 1 Ocak 1992'den itibaren araçlarda kemer takmak zorunlu hale
getirildi; şoförler hariç!..
* "Müzikholünüz Çakıl"da; Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses, Ayşegül
Aldinç, Özlem Selanik, "Ory" Sibel Gökçe sahneye çıkıyor (yılbaşı
programı her şey dahil 250 bin lira).
* Arjantin'de Domingo Cavallo'nun ekonomiyi yoluna koyması şu
başlıkla verildi: "Bizim de Cavallomuz olsa."
* Milli Piyongo yılbaşı büyük ikramiyesi 30 milyar lira.
* 1 Ocak 1992'nin duvar yazısı: "Milyar rüyası bitti... Haydi herkes
işinin başına."
ZEHİRLİ SÖZLER:
Tişörtünüze şöyle yazdırabilirsiniz: "Neden iyi insanların başına
kötü şeyler geliyor? Çünkü önüme çıkıyorlar!"
VALLAHİ DEDİ:
"Vatanımızı Japonya'da en iyi biçimde temsil edeceğiz." (Kuni
Nakazono tarafından beğenilmek için sıraya giren bir Türk erkeği)
|