Ahmet Necdet Sezer'in evi
Cumhurbaşkanımız kendine dört katlı bir ev almış! Haber mi? Haberdir, Cumhurbaşkanı alışverişe gitse de haberdir.
Ancak Cumhurbaşkanı kirada mı oturmalı, yoksa -alacaksa- küçük bir apartman dairesi mi almalı şeklinde beyin jimnastikleri...
Olsa olsa Sayın Cumhurbaşkanı'nın eşiyle, en fazla da çocuklarıyla birlikte yapacağı bir aile konuşması!
Kime ne?
Alınteriyle kazanılmış para olduktan sonra...
İstenirse saray da alınır, kimseyi ilgilendirmez.
Cumhurbaşkanı Sezer'in yapısı belli, karakteri belli, bugüne kadar yaptığı görevler belli...
Ayrıca neredeyse hayatı boyunca devlet kademelerinde görev yapan her insanın, her kademede binbir denetimden geçtiği bilinmiyor değil.
Onun için hele Cumhurbaşkanlığı mevkiindeki bir insana "Nereden buldun" iması dahi yıpratıcıdır.
Ki bunun kontrol mekanizmaları, siyasetin her kademesinde olduğu gibi, vardır ve yapılmaktadır...
Ama böyle dillenmesi yıpratıcıdır.
En azından kamuoyu nezninde yıpratıcıdır.
Çünkü Türkiye'de maalesef, "suçu sabit olana kadar herkes suçsuzdur" ilkesi değil; "kamuoyu baskısı," adalet nosyonuyla birlikte anılır hale gelmiştir.
Kamuoyu baskısıyla kurulan adaletin adı "linç adaletidir".
Ne garip bir tesadüftür ki...
Kamuoyu baskısıyla adaletin gereğini birbiriyle iliştirip ilişkilendiren metinlerin geçtiği gerekçeler, Çankaya'da kaleme alınmıştır.
Oysa kamuoyu yönlendirilir, oluşturulur...
Adaletin "Yüce Adalet" oluşu, mahkemelerin "Yüce Mahkeme" oluşu, kararların kamuoyu baskısı seviyesinin çok üzerine çıkılarak verilebilir oluşundan değil midir?
Kamuoyu her zaman sağlıklı sonuç verseydi zaten insanlığın adalet mekanizması diye ayrı bir sistem kurmasına gerek kalmazdı.
Kamuoyu baskısı dediğiniz... "Sallandıracaksın iki tanesini Taksim'de" seviyesine kadar inebiliyor...
Tek kişilik raporlarla açılan zindan kapılarına kadar; çeşitli boyutlarda, zaman zaman infaz olarak da karşımıza çıkıyor.
Devletin...
Siyasilerin...
Basının..
Sivil kurumların...
Vatandaşın...
Hepimizin, şu "kamuoyu baskısı" ile "adaletin yerini bulması" mekanizmasını birbirinden ayırmamız gerekiyor.