kapat
26.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Yağmur yazısı!

Ahmakıslatanları severim, sağanak olup geçenlere zor da olsa katlanırım. Ama...

Bu kez çok oldu, çok sürdü yağmur...

İnsanın iliklerine bu kadar inceden işleyen bir yağmur, ruhunu da alıp sürüklüyor bulanık derelere doğru; alıp insanın ruhunu rengi mavisini çoktan kaybetmiş denizlere katıyor.

Karanlık kış günlerinde Lale Müldür'ün bir şiirindeki şu görüntüler gelir hep aklıma:

"Garlardan... cılız gar çiçeklerinden / bırakılmış insanlardan bir yağmur..."

Ya da bambaşka bir görüntü: "Boynumda yağmurdan bir kolye."

Oysa şimdi çocukluğumda tanık olduğum bir sel görüntüsü yakalayıp bırakmıyor zihnimi. Yanıbaşımızdan suya kapılıp giden bizim ve başkalarının tencereleri, tavaları, yatakları, yorganları geliyor gözümün önüne ve kadınların gözyaşları...

Mersin gelip geçiyor gözlerimin önünden, yağmura bir türlü direnemeyen İzmir'i düşünüyorum.

Sonra ağır bir depresyonun bana doğru yaklaşan ayak sesleri!

***
Bileklerime kadar sular içinden geçip geldim gazeteye!

İstanbul'un en işlek caddesinde yayaların dere geçer gibi hareket ettiğini; en dikkatli sürücünün bile etrafa saçtığı çamurlu sularla zalim birine dönüştüğünü izleyerek ulaştım gazete binasına...

Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakmak istemedim, gök yerinde yoktu zaten!

"Barajlar doluyor, ne güzel!" diyerek avutamadım kendimi bu kez.

Her yağmurlu havada beni dürten sinemaya gitme arzusu bu kez hiç uyanmadı!

Ve bugün yazmayı düşündüğüm şeylerin hepsini bir kenara bıraktım.

Türkiye'nin şehirleri gibiyim, bugün.

Yoğun yağmurlardan sonra "şehrin altyapısı çökmek üzere!"

Yağmur durmak bilmiyor, ruhumun derinlerinde bir yerlerde gerektiğinde kullanılmak için saklanan güneş stoku da tükenmek üzere!

Tepemde duran "gün ışığı" aldatmacalı ampullerin gücü de bu kadar işte!

Dışarı bakıyorum, yağmur yağıyor, yağıyor, yağıyor...

Ama nerede hani camdan bakan Arap kızı!

İyi taraftar nasıl olur?
İyi bakkalın "önce bakkal, sonra insan" olmasını ister misiniz? Hayır!

İyi işadamının işadamı yönüyle bırakın, gazetelerin ekonomi sayfaları ilgilensin! Fakat siz onu ortak edinecekseniz veya dost kılacaksanız, istersiniz ki, önce doğru dürüst biri olsun!

"Önce gazeteciyim, sonra insan!"

Yok canım!..

İnsanlığınız sonra geliyorsa, gazeteciliğiniz hiç gelmiyor demektir; ya da siz ona gazetecilik demeyin bana kalırsa!

Takım taraftarlığını da böyle değerlendirmenin zamanı gelip geçmiyor mu?

İş taraftarlığa gelip dayanınca doğruyu yanlışı ayırt etmeyi bir yana bırakan, olayları hep kendi tarafından yana yontan; "bana ne doğrudan, haklıdan, ben takımım kazanmış mı, kaybetmiş mi, ona bakarım" diyen biri yeterince "adam" sayılabilir mi?

Artık bir yerden başlamalıyız.

Anlamalıyız ki, iyi taraftarı yalnızca cefa, çilekeşlik, cesaret ve coşkusu kabarık tutulmuş dayanışma duygusuyla tanımlayamayız artık!

Taraftarlık dayanışmasını çekici kılan şey, omuz omuza verenlerin "insan kalitesi" olmalı...

Eğriyi doğruyu bilenlerden; herkesin hakkını verenlerden oluşan bir taraftar kitlesinin içinde bulunmaktır asıl güzel ve onurlu olan...

Futbol endüstrisinin gitgide acımasızlaşan çarkları bir gün taraftarların kapısına dayanıp, "adam harcama" operasyonlarına başladığında, buna ancak sadece kendi hakkını değil, genel olarak adaleti savunmayı önemsemiş ve bilmiş taraftarlar karşı koyabilecektir. Benden söylemesi!..



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır