kapat
26.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bu sel sizi götürür

Büyükşehir Belediyesi'nin anlı şanlı daire başkanları, müdürleri, amirleri sözüm hepinize...

Kaldırımlara döşediğiniz kırmızı tuğlalar, milyonlarca dolar döviz ödeyip Çin'den ithal ettiğiniz o granit kaplamalar var ya; başınızda paralansın...

Altyapıya yatırım yapmayı gereksiz gören... Yağmur kanalı inşa etmeden göz boyamak için asfalt döken... Her yağmurda caddelerin göle dönmesini seyreden... Derelerin taşıp insanların mahsur kalmasına boşveren zihniyetiniz yerin dibine batsın...

İstanbul'un caddelerini, sokaklarını dün gezip dolaştınız mı? Bu kenti ne hale getirdiğinizi görüp utandınız mı?

Ne gezer!

Binlerce İstanbullu beline kadar suya gömülürken, kadınlar evlerini basan yağmur sularından birkaç parça eşya kurtarmak için ter dökerken sizler maroken koltuklarınızda keyif çatıyordunuz... Sonra da oturup halkı suçluyordunuz:

"Dere yataklarına ev yapmasalardı!"

Peki neden yaptırdınız? O evler dikilirken neden seyirci kaldınız?

Varsayalım ki; o evler dere yataklarına inşa edildiği için sular altında kaldı...

Peki; Bağdat Caddesi'nin Çifte Havuzlar bölümünü neden su bastı?

Sarıyer Hacı Osman Bayırı'ndan, Babıali Yokuşu'ndan neden dere gibi yağmur suları aktı?

Cendere Deresi neden taştı? En önemlisi kaçıncı kez yolları geçilmez kıldı?

***
SON SÖZ: Bilin ki; İstanbul'un dünkü hali sizlerin utancıydı! O yağmurda eridiniz, silindiniz... O yağmurun suları ile akıp gittiniz...

***
DİPNOT: Bursa, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne belediyelerindeki anlı şanlı hazretlerin de İstanbul'dakilerden farkı yok...

Beyinsel özürlüler!
Türkiye'de nüfusun yüzde 10'unu bedensel özürlüler oluşturuyor... Toplum olarak yok saydığımız, yardımcı olacağımıza aşağıladığımız ve bu yüzden toplumdan dışlayıp evlerine kapanmak zorunda bıraktığımız bizim annelerimiz, babalarımız, kardeşlerimiz, çocuklarımız...

Bir de asıl ayıplanmaları gereken, insanlara yaşamı zehir eden beyin özürlülerimiz var... Onların iyileşmeleri mümkün değil... Çünkü beyinlerine takılacak protez mevcut değil...

Bunları neden mi yazıyorum; Diyarbakır Silvan'dan bedensel özürlü Mehmet Atılmış'ın, beyinsel özürlüler nedeniyle uğradığı haksızlıktan dolayı...

Mehmet okul öncesi eğitim öğretmeni... Milli Eğitim'in açtığı sınava giriyor... Baraj olan 59 puanı geçip 75 puan alıyor... "Beden Eğitimi hariç tüm branşlarda öğretmenlik yapabilir" raporu alıyor...

Tayini Diyarbakır Merkez'deki İstiklal İlköğretim Okulu'na çıkıyor... Bu arada Ankara'da Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde oluşturulan bir kurula çağrılıyor... Mehmet kurula giriyor... Kurul üyeleri Mehmet'i göz ucuyla süzüyor... Elindeki rapora bakma gereğini bile görmeyerek, "Çıkın" diyor...

Aradan 1 ay geçiyor, Personel Genel Müdürlüğü'nden "Bir kolunuz sakat olduğu için" diye başlayan bir yazı geliyor...

***
Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'na sesleniyorum; Mehmet gibi bir kolu olmayan, bir gözü görmeyen, bir bacağını kullanamayan yüz binlerce, milyonlarca bedensel özürlüyü yok mu sayıyorsunuz? Onlara "Siz yaşamıyorsunuz" mu diyorsunuz...

Yapmayın! Yaptırmayın!

Birkaç beyinsel özürlü yüzünden bedensel özürlülerin üzerine çizik attırmayın...

***
NOT: Mehmet Atılmış'ın telefon numarası bende... Eğer ilgilenirseniz size verebilirim...

'Stand-up'a sit down!
Espri yetenek gerektirir... O ince çizgi üzerinde yürüyebilmek, olayın boyutunu ne hakarete, ne de yalakalığa dönüştürmemek gerekir... Bunu başaranlar toplumda yıldız olur, alkışlanır... Dozu ayarlayamayıp başaramayanlar ise ayıplanır...

Tıpkı Ali Poyrazoğlu gibi...

Sanatçılığına saygı duyduğum Poyrazoğlu, "Ödünç Yaşamlar" adlı stand-up gösterisinde ya söyleyecek söz bulamadı, ya espri yapmaya kalktı yüzüne gözüne bulaştırdı, ya da bilerek ve isteyerek iki sanatçıyı yerin dibine batırdı!..

Yıldız Kenter gibi bir yıldızı sanatçılığı boyutu ile sahnede eleştirme cesaretini gösteremeyeceği için olsa gerek, "Ne çingenedir, ne pintidir bilseniz... Koskoca Yıldız Kenter'sin; evin, ismin, cismin var... Üstü başı dökülüyor" diyerek kendince yargılayıp astı!

Haldun Dormen gibi bir üstad için "Bir arkadaşım, 'Haldun Dormen'i izleyelim' dedi... Nesini izleyeceksin adamın? 35 senedir sahnede koşuyor" diyerek yarım asırlık birikimi, bilgiyi ayaklar altına aldı...

Bir tiyatro oyununda Ali Poyrazoğlu gibi bir rolü başarmak başka, Cem Yılmaz gibi sahneye çıkıp stand-up yapıp alkış almak başka...

Ali Poyrazoğlu bence stand-up gösterilerini bıraksın... Sit down yapsın...

Hay ağzını ÖPEYİM!
Biz bu kadar vefasız olamayız... Barış Manço'yu ne çabuk unuttuk... Artık şarkılarını dinleyemiyoruz... Onu çocuklarla birlikte TV ekranlarında göremiyoruz... Kemal Sunal kadar Barış Manço'ya da vefa gösterilmesini istiyoruz...

(4 torun sahibi Suzan Baltaoğlu-Bostancı)

Kırmızı kart
Köşeyi dönme rüyası ile dünya çirkini Japon kızına ilan-ı aşk etmek için sıraya giren 150 Türk gencine...

Fıkra

Boşanmış Barbie
Adam kızına Barbie almak ister ve bir oyuncakçıya girip sorar:

"Vitrindeki Barbie bebek kaç para?"

Satıcı cevap verir:

- Hangisi beyim? Barbie spora gidiyor, 10 milyon. Barbie alışverişte, 20 milyon. Barbie diskoda, 30 milyon. Barbie boşandı, 300 milyon...

- Neden hepsi 10-30 milyon arasında da boşanmış olanı 300 milyon lira?

- Çok basit, Barbie ile birlikte; Ken'in evini, arabasını, donuna kadar her şeyini alıyorsunuz...

DOĞRU SÖZ
"İyi" iseniz bütün işler size yüklenir... Hakikaten "iyi" iseniz yaparsınız...

Yazar kasa eylemi ile esnafın alkışını alan Ahmet Çakmak'ın, "Ecevit çok büyük bir insan... Benim yaptığım eylem zaten ona karşı değildi" şeklinde yalakalık yapması...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır