kapat
26.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Hocayı istemiyorsanız hemen göndereyim!

Tarih 24 Ekim 2001... Leverkusen'a 2-1 yenildikleri maçtan sonra Başkan Yıldırım, futbolculara "Bizi rezil ettiniz? Niye bu kadar kötüsünüz?" diye soruyor Futbolcular, 'İyi idman yapmıyoruz' cevabını verince Yıldırım da bu tarihi çıkışı yapıyor. Ancak, futbolcular hocanın gitmesine karşı çıkıyor
Önce kestirmeden şunu söyleyelim. Fenerbahçe Kulübü ile Mustafa Denizli arasındaki ilişki, daha imzanın atıldığı 2000'in Haziran ayından itibaren pamuk ipliğine bağlı bir ilişkiydi. Bir tarafta futboldaki bütün doğruları kendisinin bildiğine inanan ve bu doğrulardan kellesi pahasına taviz vermeyen bir teknik direktör... Öte tarafta ise kulübe parasını, sağlığını, hatta hayatını adamış; ama çevresinin fazla etkisinde kalan bir kulüp başkanı. Başkan, futbol konusunda söz sahibi olmak istiyor, teknik direktör ise onu ve yöneticileri kesinlikle bu işin içine sokmaya niyetli değil... Şimdi size 1.5 yıl boyunca çeşitli zaman dilimleri içinde yaşanmış olayları aktaracağız... Bunları okuyunca, içinizden belki de "Çok bile dayanmışlar" diyeceksiniz. Buna eminiz.

KRİZİ PATLATAN KONUŞMA
Denizli, F.Bahçe'de neredeyse ilk ayını doldurmuş. Almanya'da hazırlık kampına giden futbolcular, iyi bir çalışma dönemi geçirmişler. Stuttgart ile oynadıkları özel maçı da 3-2 kazanıyorlar. Medyada "İşte Denizli'nin F.Bahçe'si geliyor" manşetleri atılmaya başlanıyor. Denizli ile nelerin değiştiği makalelere konu oluyor. Aslında bundan en fazla mutlu olması gereken kişi, kulübün patronu Aziz Yıldırım. Ama o günlerde rastladığı, spor medyasını yönlendiren isimlerden birine ilginç bir çıkışta bulunuyor Başkan: "Yazın, yazın. Denizli yaptı değil mi bunları? Hiç katkımız yok sanki? Yakında Mustafa Hocanız'ın bombası patlar, görürsünüz." İşte krizin anafikri bu cümlelerin içinde yatıyor. Yıldırım, sadece F.Bahçe'yi şampiyon yapmak istemedi, o zaferin tek mimarı olarak anılmanın hakkı olduğunu düşündü. Karşısında en az kendisi kadar karizmatik bir teknik adam olunca, bu ikili her fırsatta karşı karşıya geldiler.

Peki Denizli, F.Bahçe'den ayrılmayı ne zaman kafasına koydu. Aslında, ilk sezonun ortalarında "Fener'i şampiyon yapar, ayrılırım" diye içinden geçirmiyor değildi. Ama yönetimle gönül bağlarının kopması, 8 Ağustos'taki Glasgow Rangers-F.Bahçe maçına rastladı. Sarı-lacivertli ekip, orada 0-0 berabere kalıp Şampiyonlar Ligi'nin kapısını aralamıştı. Ortada küçük (!) bir sorun vardı. F.Bahçe yönetimi, hocasının mukavelesini hangi şartlarda yenileyeceğini kendisiyle konuşmamıştı. Futbolcularla teker teker görüşen Transfer Komitesi, ücretleri Digitürk kuruna (1 dolar=750 bin lira) endekslemişti. Oysa Denizli ile resmi bir konuşma olmamış, artı medyaya "Denizli de aynı kurdan parasını almak için yönetime başvurdu" söylentisi yayılmıştı. Denizli o günlerde yakın çevresine şöyle yakınıyordu: "F.Bahçe'yi şampiyon yapan ilk yerli teknik direktörüm. Kupayı da kılpayı kaçırmışım. Niye paramı düşük kurdan alayım ki?"

ELENİRSEN KALMAN ZOR...
Hoca aslında haklıydı, çünkü Rapajç, Revivo, Kennet Andersson, Lazetiç ve Mirkoviç'in ücretleri yeşil, dolarlarla ödeniyordu. F.Bahçe yönetiminin yeni mukavele şartlarını görüşmemesi, Denizli cephesinde şöyle yorumlanıyordu: "Geçen sezon bu takımı sen değil, biz şampiyon yaptık. Eğer Rangers'a elenirsen, bu kulüpte kalman zorlaşır." Yönetim, Denizli'nin bu sezonki kaderini açıkça Şampiyonlar Ligi'ne kalıp kalmamasına endekslemişti. Denizli de buna bozuldu. Nitekim F.Bahçe, Rangers'ı yenip Şampiyonlar Ligi'ne kaldıktan sonra maddi konular tekrar masaya yatırıldı. İlk sezonunda Denizli 1.6 milyon dolar yıllık ücret, 400 bin dolar da şampiyonluk prim almıştı. 2. sezonunda ise "şampiyonluk kazanmış olmasına rağmen" bu rakam 1 milyon 250 bin dolara indirildi. Denizli'ye ilk darbe mali konuda indirildi. Yönetimin inancını kaybetmeye başlayan Denizli, ikinci darbeyi ise yetki konusunda yedi. İlk yarının ortasında yaşanan bir olayı, size yorumsuz aktarıyoruz: 24 Ekim 2001... Başkan Aziz Yıldırım, Samandıra'daki toplantı salonuna futbolcuları topluyor. F.Bahçe, Şampiyonlar Ligi'ndeki 5. maçında Şükrü Saraçoğlu'nda Leverkusen'a 2-1 mağlup oluyor, 5'te 0 çekmesinin yanında rezalet bir futbol sergiliyor. Adeta G.Saraylılar'ın maskarası oluyor. O sırada teknik direktör Denizli'nin prensibi, böyle toplantılarda başkanla birlikte futbolcuların karşısına çıkmamak. Denizli odasına çekiliyor, Yıldırım'ın ise ağzından köpükler çıkıyor. Yıldırım, kızdığı zaman kimseyi gözü görmez. Bağırıp çağırdıktan sonra ise olanları hatırlayıp, üzülür. Yıldırım, yüksek oktavdan girip futbolcuları fırçalamaya başlıyor: "Beyler nedir sizin bu haliniz? Hepimizi rezil ettiniz. Bu kadar kötü futbolun mazereti olamaz. Paranızı gününde ödüyoruz. G.Saray, o kadroyla destan yazıyor. Neden böylesiniz?"

KARİZMASI ÇİZİLDİ...
Futbolcular, kendilerine göre mazeretler ortaya koyarlar. Ortak oldukları tek bir nokta vardır: "İyi çalışmıyoruz. Yeterli idman yapmıyoruz. 5'e 2'lerle, ortada sıçanlarla antrenmanı tamamlıyoruz." Yıldırım bu itiraflara çok kızar, "Ne istiyorsunuz? Hocadan memnun değilseniz gönderelim" deyiverir. Futbolcular bu defa "Hayır, memnunuz" karşılığını verirler. "Kondisyoner getirtelim mi?" sorusunun yanıtı da "Hayır"dır. "İdman süreleri uzasın yeter. Bu işi kendimiz halledeceğiz" diye Başkan'a söz vermeyi de ihmal etmezler. Başkan, daha sonra Denizli'nin yanına gelip "Hoca, idman konusunda görüşler böyle. Futbolcular, senden hem korktuklarını, hem sevdiklerini söylediler" şeklinde bilgi verir. Aslında bu görüşme, Denizli'nin F.Bahçe'deki teknik direktörlüğünün fiilen bitmesi anlamına gelir. Takım sonra 4 lig maçını üst üste kazanır, kupada Altay'ı eler, Barcelona maçında iyi futbol oynar. Ama Denizli'nin futbolcular gözündeki karizması çizilmiştir bir kere...

CAN BARTU: Yönetim de suçlu, Mustafa da...
Ayrılık hikayesinde Mustafa Denizli'nin de suçu var, yönetimin de... Yönetim, Mustafa'ya her şeyi verdi, her imkanı sundu ama bunun kontrolünü yapmadı. Bu kontrolü de onu periyodik olarak yönetim kuruluna çağırıp yapacaktı. Bunların yanında Mustafa da kimseyi takmamaya başladı. Gazetelerdeki tenkitlerden rahatsız oldu. Saçmasapan, ukala, yazarları küçük gören üslup takındı. Medyayla arası açıldı. Yönetim "Dur" demedi. Ne oldu? G.Saraylı yandaşları tarafından, F.Bahçeli yazarların eleştirileri "düşmanlık" gibi lanse edildi. Halbuki bunlar, samimi uyarılardı. Neticede Mustafa kendi sonunu hazırladı, altın yumurtlayan tavuğu da kesti. Gitmesi için bir değil, on değil, daha fazla hata yaptı.

YARIN:
* Bardağı taşıran son damla.

* Hüsnü Çil: Fenerbahçe hatalı

* Mustafa Denizli'nin ipini çeken futbolcu kim?

Levent TÜZEMEN



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır