Akademisyenlerin topluma yabancı olduğu söylenip durur. Peki bu söz genel olarak doğru mudur? Evet! Örneğin Türkiye'in gündemine oturan, Fenerbahçe'deki teknik direktör değişikliğini bize anlatacak hiçbir akademik çalışma bulunmuyor.
Dün Sabah'ta, Altan Tanrıkulu, Fener'den "apar topar" gönderilen teknik direktörlere ilişkin şöyle yazdı:
"Bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden Mezsöly, Hiddink, Venglos, Osieck, İviç, Parreira, Bariç, Lazaroni, Rıdvan, Löw, Veselinoviç ve Turhan'la yaptığım 'son' konuşmalar... Hepsi de F.Bahçe Teknik Direktörü olmanın dayanılmaz ağırlığını üzerlerinde hissetmiş, bazısı toparlanmış, bazısı hâlâ kendine gelememiş...
Bir değirmen gibi öğütmüş F.Bahçe kendini çalıştıranları...
Ve çoğu kez teknik direktörle birlikte istikrar, vefa ve sabrı da kapının önüne koymuş...
Çoğu zaman gelen gideni aratmış, ara sıra 'yenilenme' başarıyı getirmiş...
Ama bir kural hiç değişmemiş F.Bahçe'de...
Yenilgilerde teknik direktör suçludur, zaferler F.Bahçe'nindir...
Doğru ya da yanlış... Ama gerçek... 2 yıl üst üste şampiyonluk kazanan ve yeni sezonda yenilgi almayan Didi bile, Benfica'dan yenen 7 golün kurbanı seçilmiş bu kulüpte...
Var mı daha ötesi?"
İşte ortada müthiş bir araştırma konusu duruyor. Neden F.Bahçe böyle bir kulüp? Nasıl bir mekanizma bu sonuçlara yol açıyor?
Bu ve benzeri konularda gazeteciler, kulüp yöneticileri, futbolcular, entellektüel taraftarlar (Can Kozanoğlu gibi) ve hatta siyasetçiler konuştu şimdiye dek. F.Bahçe hakkında sürüyle olay anlattılar bize.
Kitaplar yazıldı...
Gazetelerde çıkan yazıları uç uca ekleseniz Ay'a gidip gelir herhalde.
Ancak bunların hiçbiri, F.Bahçe'nin neden "böyle" olduğunu "sistematik" ve "bilimsel" bir biçimde açıklayamadı.
Peki bu çalışmayı akademide kimler yapmalıydı? Cevap: Elbette "örgüt sosyologları". Örgütlerin kuruluşu, işleyişi, yükselişi, çöküşü ve kurum kültürleri üzerine çalışan örgüt sosyolojisi üzerinde uzmanlaşmış sosyologlar bize Fenerbahçe adlı bu "değirmeni" anlatmalıdır.
Böyle bir çalışma "master tezi" düzeyinde olamaz. Mutlaka bu konuda bir "doktora tezi" hazırlanmalıdır. Yukarıdaki soruların cevabını sadece benim gibi Fenerliler'in değil, GS'lilerin ve BJK'lilerin de merakla beklediğinden eminim: Yani Türk halkınını yüzde 80'inin!