kapat
01.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
İsmet Berkan'a acil şifalar!

Araştırmalar kelimelerin iletişimde etkisinin sanıldığından az

olduğunu, yüzde 10'un altında kaldığını gösteriyor. Sözsüz iletişim ve beden dili, iletişimde baskın durumda bulunuyor. Bir de kelimeyle söylenenin gerçeği yansıtıp yansıtmadığına bakmak gerekiyor.

Kelimelerin altında ne yatıyor? Örneğin; birisinin size ziyarete gelmesinden çok memnun değilsiniz; ama nezaket gereği kapım size her zaman açık lütfen hep gelin diyorsunuz!

Bu açıdan baktığımızda, solculuğun tedavisinden çok...

Solcu olduğu düşünülen ya da iddia edilen bazı kişilerin tedavisinin mümkün olmadığının iddia edildiğini hemen söyleyebiliriz.

Kısacası birilerinin aralarında halledemediği bir hesap olduğu açık.

Konuyu ortaya koyan İsmet Berkan olduğuna göre öncelikle onun bir hesabı olduğunu söylemek pek yanlış olmayacaktır.

Kızgınlık ve suçluluk duyguları

Konunun bir de başka bir yönü var.

Kişisel gelişim ve olgunlaşma süreçleriyle ilgili tezlerle binlerce yıllık bilgelik arayışlarına bakıldığında bir gerçeğin altının çizildiğini hemen görüyoruz.

Kişilerin mutsuzluklarının ve çatışmalarının temelinde incinme, kızgınlık ve suçluluk duyguları yatıyor. Boşaltılamayan ve bir şekilde ifade edilemeyen kızgınlık duygusu zamanla öfkeye, halledilmemiş öfke de zamanla nefrete dönüşüyor.

Nefret duygusuyla yüklenmiş kişi ise bir süre sonra neye kızdığını bile anımsamıyor. Kızgınlık ve öfke farklı hedeflere yönelebiliyor.

Suçluluk duygusunun temelinde ise utanma olgusunun yattığını görüyoruz. Ayıplanmak ve utanmak kişiye kendisini suçlu hissettiriyor.

Bu duygu da o kadar ileri gidebiliyor ki, kişi eyleminden değil, kendisinden de utanıyor. Bu duygular kişilerde bir yara gibi duruyor. En küçük ilgili bir söz yarayı kaşıyor. Çoğu zaman bu kişiler kendileriyle ilgili olmayan sözlerden hemen rahatsızlık duyuyorlar ve yaralarına dokunulduğu hissine kapılıyorlar. Örneğin dışarıdan alınmış bir pastanın güzel olduğunu söylediğiniz bir kişi, sizin söylediğinizi "Benim yaptığım pastayı sevmiyor hatta daha da ileri gidip benden hoşlanmıyor" diye algılayabiliyor.

Bu nedenle tedavi tezleri ve bilgelik arayışları önce hep kendinden başla ve kendini gerçekten sev (megalomoni değil) diyorlar.

Gençliklerinde samimi veya samimi olmayan duygularla, ama aslında hem güçlü olabilmek hem de manevi okşama sağlayabilmek için solculuğu (daha çok Marksisit-Leninist ideolojileri) kullanıp da...

Sonra ilerleyen yıllarda o gücü, güç odaklarıyla (siyasi ve ekonomik) işbirliği yaparak sağlayan ve üzerilerindeki baskıyı hafifletmek için liberallik tezlerine sahip çıkan kendi tabirleriyle bazı eski solcu kişilerin büyük bir çoğunluğu gizli utanç ve suçluluk duygularıyla yaşıyorlar...

Ve geçmişlerine kızgınlık duyuyorlar.

Aydınlık, lumpenlik, sürekli kaybet/kaybeti oynamak, solculuk-sınıf-iktidar, liberalizm ve benzeri konuları ayak üstü konuşmak yerine, daha doğru ve geniş zeminlerde tartışmak herhalde daha doğru olacaktır.

Tedavi geçmişin gölgelerinden sıyrılmakla mümkün olabilir diye düşünüyorum.

Geçmişte yaşayarak şimdi ve burada olmanın mümkün olmadığı görüldüğünde ve kendi yaralarımızın farkında olunduğunda tedavi başlamış olacaktır sanıyorum...

Ve...

İsmet Berkan'a acil şifalar diliyorum.

İsmet Berkan'a bir dakika yalnız kalmasını tavsiye ediyor; "Yok aslında birbirimizden farkımız" diyerek konuya yaklaşmasının, son derece yararlı bir adım olacağını zannediyorum...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır