Ne Mutlu Türküm Diyene
Varlık vergisi yılları... Mahalle esnafı kahvede oturmuş, Varlık Vergisi felâketini konuşuyor. Arada bir camlı kapı açılıyor ve soğuk havayla birlikte bir esnaf giriyor.
Bir Musevi esnaf "Merhaba!" diyor gelene. "Hoşyeldin Moiz efendi. Sana ne kadar yazdılar?"
Moiz efendi "On bin lira yazdılar." cevabını veriyor.
Bunun üzerine kahvedekiler "Vah vah vah!" diye inlemeye başlıyorlar; yaraları depreşiyor. Çünkü hepsi işini ve servetini kaybetme durumunda.
Derken kapı açılıyor ve bir başkası giriyor.
"Ooo Salomon efendi, hoşyeldin!" diye karşılıyorlar onu. "Sana ne kadar yazdılar?"
"20 bin lira!"
"Vah vah vah!"
Feryatlar yoğunlaşıyor; ağlayanlar görülüyor.
Bir sonraki gelen, Mıgırdıç efendi.
"Hoşyeldin Mıgırdıç efendi!" diyorlar. "Sana ne kadar yazdılar?"
"30 bin lira!" cevabını veriyor Mıgırdıç Efendi ve üzüntüsünden olduğu yere yığılıyor.
"Ah ah ah!" diye feryat ediyor kahvedekiler.
Onlar ağlaşadursun; kapı açılıyor ve içeriye Kayserili Mehmet Efendi giriyor.
"Hoşyeldin Mehmet Efendi" diyorlar ve alışkanlıkla soruyorlar. "Sana ne kadar yazdılar?"
Mehmet Efendi şaşkın şaşkın "Ne yazması be?" diyor. "Bana kimse vergi falan yazmadı."
Bunun üzerine kahveye, sinek uçsa duyulacak bir sessizlik çöküyor. Sonra Moiz Efendi duvarda asılı Atatürk resmini gösteriyor ve "Büyyük adam!" diyor. "Sahiden çok büyyük adam. Ne güzel söylemiş: Ne mutlu Türküm diyene!"