kapat
01.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Burjuvazi, bürokrasi, ANAP ve MHP

Türkiye'de vergi verenler bir avuç azınlıktır. Aktif nüfusun yarısını oluşturan köylülerimiz vergi vermez. Altı milyon civarındaki esnafın vergi veren kısmı da götürü usulü vergi verir. Memurun verdiği vergi ise gerçek vergi kavramına girmez. Maaşı veren de, vergiyi alan da devlet olunca, bu gerçek vergi sayılmaz, sadece memurların az parayla çalıştığını ortaya koyar.

Gerçek vergiyi hazineye dışardan giren para anlamına "özel sektör" ve "özel sektör çalışanları" veriyor Türkiye'de...

***
Özel sektör patron ve çalışanlarının verdiği vergiler, devletin neredeyse giderlerini karşılayan en büyük kaynağı oluşturuyor.

Osmanlı devletindeki padişahın yerini alan asker ve sivil bürokrasinin kesinkes hakimiyetindeki devlet aygıtı, çok büyük oranda özel sektörün vergi gelirleriyle finanse ediliyor.

Kısacası, vergiyi veren özel sektör; düdüğü çalan ise bürokrasi...

***
1980 sonrasında hayata geçen "dışa açık büyüme" modeli gündeme gelinceye kadar, "girişimciler" de, tamamıyla devlet olanaklarını kapma yarışı içindeydi. Türkiye'de "devlet eliyle fert zengin etme modeli" yürürlükteydi. İhracat hamlesi, girişimcilere devlet memesi emmeden büyümeyi öğretti. Gümrük Birliği, yerli tüketicileri sömürmeyi zorlaştırdı. Devlet bağımlısı zengin sınıf yavaş yavaş nitelik değiştirmeye başladı.

Yeryüzü standartlarıyla kıyaslayınca, ne öylesine gelişmiş bir burjuvazi, ne de işçi sınıfı var ama, farklı bir embriyonun oluşmakta olduğu da aşikâr.

"Bürokratik egemenlik" artık bizim burjuvaziyi sinirlendirmeye başlıyor.

***
Devlete egemen konumdaki asker ve sivil bürokrasi ile, ekonomiye hakim embriyon burjuvazi arasındaki "yol ayrımı sinyallerinin" en belirgin mesajlarını TÜSİAD veriyor.

Bundan birkaç yıl önceki "Demokratikleşme perspektifleri" de, tam bir burjuva demokratik toplum talebiydi. Ne var ki, o zaman TÜSİAD'ın içinde tam bir konsensüs sağlanamamış, üstelik rapor, askeri bürokrasinin, demokratik hiçbir ülkede görülmeyecek olan tepkisini çekmişti.

Bugün ise, Kıbrıs konusundaki çıkışında görüldüğü gibi, TÜSİAD daha bir bütün, daha bir kararlı.

TÜSİAD, Türk bürokrasisinin kendi egemenliğini sürdürmek için, Kıbrıs'ı bahane ederek, AB sürecini dinamitlemesine kesin kesin karşı. Bunu açıkça söylüyor. Bir "iç sömürge" zihniyeti ile yönetilen ülkenin gelip tıkandığı toplumsal krizi kendi yararına görmüyor.

***
Hükümet ortakları arasındaki gittikçe artan çelişkileri de, Türkiye'de iyiden iyiye ayrışmaya başlayan bürokrasi ve burjuvazi saflaşmasıyla açıklama imkânı var.

MHP, dünyadan kopuk, içe dönük, baskıcı bir geleneksel bürokratik tavrın en militan sözcülüğünü gittikçe artan bir tonla sahipleniyor. Kıbrıs'tan Salkım Hanım'ın Taneleri'ne kadar her çıkışta, devlet odaklı bir hamaset valsi izliyoruz.

ANAP ise, burjuvazinin arzuladığı AB sürecinin en militan partisi kimliğini üstleniyor. Milli Güvenlik tartışmasından "Yeniden Yapılandırma" programına kadar oluşturulan çizgi, dışarıya açık, vatandaş eksenli, TÜSİAD ile kesişen bir politika.

Dileriz, AB üyeliğinde ısrarlı olan kanat kazanır. Yoksa fakirleşmeye ve esaret altında ömür tüketmeye devam edeceğiz. Aynen bugüne kadar olduğu gibi...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır