Benim harika medyam!
Kaç yıl oldu bilmem.. NTV'de 90 Dakika diye bir program yapıyoruz.. Kenan, Haşmet, ben.. İyidir, kötüdür, o ayrı.. Bu programın öteki spor programlarından bir farkı var.. Burada kavga yok, döğüş yok, karşılıklı hakaretleşme gösterileri yok.. Telefonla bağlanıp şov yapma, ortalık kızıştırma yok. Bu programda futbol konuşuluyor, tartışılıyor ve de bazı dikkatli izleyicilerin gözünden kaçmadığı gibi yaşamın ta kendisi, felsefesi gündeme getiriliyor..
Medya yıllarca bu programı görmezden geldi, en değerli İletişim Ödüllerini alırken.. Sonra birden patladı.. Her yerde 90 Dakika konuşulmaya başlandı..
Hıncal Uluç, bir eşarp takmıştı da.. Pembe bir eşarp.. Hepsi bu..
Dünyanın en güzel renklerinden birine, bir de eşcinsellik iması yükleyip, sözüm ona espri yaptılar..
Ben 40 yıldır, eşarp, fular takarım. Koleksiyonum, TV belgesellerine konu oldu. Bu eşarpları Bursa Necatibey Kız Meslek Lisesi Ebru atelyesinde buldum.. 50 tane kadar satın aldım, ilk Bursa'ya gidişimde.. Hem eşarbı sevdiğimden, hem de bu lisemizin, kaybolmakta olan sanatlarımızdan birini yaşatma çabasına destek olmak için.. Takıyorum.. İftiharla.. Gururla.. Keyifle..
Magazin programları, komikler, beni "Haftanın Rüküşü" bile ilan ettiler..
90 dakika gibi, bu ülkenin en kaliteli futbol programı, medyaya benim eşarbım sayesinde taşındı.
***
Tele Pazar diye bir program önerdik TRT'ye.. "Bu ülkede reyting endişesi yüzünden ekrana bir türlü getirilemeyen amatör spor dallarını tanıtmak, hiçbir kameranın uğramadığı, tiyatro salonlarını, güzel sanatlar galerilerini dolaşmak, bu ülkenin nerdeyse unutturulan otantik şarkı ve türkülerini saptırmadan, doğal yapıları ile ekrana taşımak için.." Sandık ki, Allahın günü Tele Vole eleştirileri yapan ve bu programı yerin dibine sokan Tv yazarlarını arkamızda bulacağız. Sandık ki, Tele Voleleri her fırsatta küçümseyen sanatçılarımız böylesine idealist bir programa destek çıkacak..
Hepsine haber verdik.. Bir tek Akşam'da Burhan Ayeri sahiplendi. Destekledi, eleştirileri ile yol gösterdi. Ötekiler, o hergün sövdükleri Tele Voleleri izleyip Tele Vole yazmaya devam ettiler..
En yakın dostumuz sandıklarımız, "Bu güzel düşünceyi duyunca, koşar gelir" dediklerimiz, nasıl yan çizdiler inanmazsınız.. Nilüfer.. Sertab.. Kardeşlerimizdi.. Hem bu iyi niyetli projeye, hem de bunca yıl yanlarında olan Hıncal Ağabeylerine, iki elleri kanda olsalar koşarlar sandık.. Ne safmışız.. Yan çizmek için nasıl bin dereden su getirdiler, mesela Nükhet Duru, mesela Muazzez Abacı her çağrımızda koşup gelirken.. Tele Pazar, gerçek dostlarımızla, bizim dostluğumuzu bunca yıldır kullananları ayırmamıza yaradı. Medyanın da iki yüzünü ortaya çıkardı.
***
Bu ülkede Devlet Güvenlik Mahkemelerini savunan "Demokrat" gazeteleri izliyor musunuz?.
Karşı olabilir, destek de çıkabilirsiniz.. Tartışmadır.. Ama bir gazetenin bir tavrı olur, bilirsiniz.
Terör ile mücadelede, İnsan Hakları.. Avrupa Birliği.. "DGM'ler kalkmalıdır..
Bu devirde uygar ülkede özel mahkeme olur mu?.."
Ama iş Dinç Bilgin'e gelip dayanınca "Yaşasın DGM'ler kalıyor.." Ne olur ne olmaz.. Ağır Cezaya giderse, Bilgin'in davası tutuksuz sürebilir. Oysa Dinç Bilgin içerde kalmalı ki, Sabah, atv ve gurubun tüm gazete ve dergileri batsın.. Meydan onlara kalsın..
Bunlar kör üstelik.. Meydan onlara mı kalacak, yoksa Türk medyası iki patrona mı?.. O zaman gidecek yer kalmayacağından, bu iki patronun kölesi olmayacak mısınız?.. Kapıya konarsanız, gideceğiniz yer kalmayacağından kaleminizi satmak, ya da mesleği terketmek seçimlerine zorlanmayacak mısınız?.
Medya, bunca batık banka patronu elini kolunu sallayarak gezerken, bankasına el konduğu gün Londra'dan ilk uçakla İstanbul'a gelen, tüm borçlarını ödeyeceğini açıklayan ve bu konuda devletle el sıkışan Dinç Bilgin'in niçin içerde olduğunu sormak yerine, "Haşlama yapalım, tadına da bakalım" diye yamyam dansları yapıyor..
"Dinç Bilgin serbest kalsın diye, DGM kapsamı daraltılıyor" çirkin ve acıklı iması, ayni mantıkla "Sırf Dinç Bilgin içerde kalsın diye DGM'ler kalmalı" yaygarası anlamına gelmez ve bu Türk Adaletini, hem DGM, hem de Ağır Ceza mahkemeleri açısından fevkalade küçük düşürmek olmaz mı?..
DGM'ye sahip çıkan "En" demokrat(!) gazetelere bakın ve yıllardır nasıl aldatıldığınızı görün.
***
Yıllarca filmin senaryosunu yazan Etyen Mahçupyan ile ayni kaba eden yazılar yazacaksın.. Sonra ayni Etyen Mahçupyan'ın senaryosu sayesinde Yücel Yener'in kellesini koparma şansını bulduğunu sanıp, birden Abdülhamit sansürcüsü kesilecek ve "En" demokrat gazetede tam tersine nameler döktüreceksin..
Yıllarca "Sivil toplum" diye kıyametler koparıp "Ben askeri severim" diyene faşist damgası vuracaksın.. Ama tamamen sivil kurumların birbiri ardına demokratik seçim ve tercihleri ile Yücel Yener TRT Genel Müdürlüğüne getirilirken, atamayı durdurmak için Milli Güvenlik Kuruluna, daha doğrusu kurulun sivil üyelerinin atama kararnamesi altında zaten imzaları olduğu için, doğrudan doğruya komutanlara, sivilleri ihbar edenden beklenen davranış değil mi?.
İşte benim medyamdan sahneler..
Türkiye Lazaref'ini bekliyor.. "Türkiye'de Basın Rezaletleri"ni yazacak..
***
Ahmet Çakar'ın açıklamalarında benim adım da çıktı. atv ana haberlerinde duydum.. Sanki ben de onları destekliyormuşum gibi..
Ben Salkım Hanımın Taneleri'nin berbat bir film olduğunu yazdım. Gene ayni fikirdeyim.. Ama yasaklanması, yayınının önüne geçilmesini istemek aklımdam geçmez.. Ben sansürden değil, tartışmadan yanayım..
Türkiye tartışmalı.. Kendi ayıplarını da tartışmalı ki, bu tartışmayı doğrudan taraflı ortamlara bırakmasın..
Bu sebeble, Gece Yarısı Ekspresi'nin de TRT'de yayını için çok uğraştım. Rahmetli Adnan Kahveci kazaya uğramasa başaracaktık. Filmin gerçek yaşamdaki kahramanı Billy Hayes'in de izini bulmuş, konuşmuştu Amerika'daki arkadaşlar.. Türkiye'de başına bir şey gelmeyeceği garantisi verilirse gelecek, gösterimin sonunda anlattıklarının nasıl abartılı olduğunu söyleyerek özür dileyecekti.. Ahmakça durdurma çabalarımız, protestolarımızla, sıradan bir filme dünya çapında reklam sağlayarak kendi yarattığımız zarar da biraz azalacaktı. Kahveci, bu garantinin formüllerini ararken gitti. Proje de kaldı..
Şimdi, ayni ahmaklığı Ararat adlı yeni çekilen bir film için yapıyor ve daha sinemalara gelmeden Agopyan'ın filmine, milyarlarca dolarlık promosyon sağlıyoruz. Orası Türkiye değil.. Saçma sapan yaygaralarla, film yasaklatamaz, kelleler koparamazsınız.. Ne kadar saldırırsanız, filme ilgi o kadar artar.. O kadar seyirci toplar, medyada o kadar yer alır..
Ama çifte standardçılıkta, ucuz popülizm uğruna ülkeye zarar veren ahmaklıklarda üzerimize yok, ne çare..
..Ve de hepsinden önemlisi, tartışmaktan korkmakta..
Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittinciğim, Öteki adamlar yavaş yavaş geliyorlar. 150 ışık yılı ötede bi gezegende atmosfer tabakasına rastlanmış. Bu ne demek? Taa uzaklarda bi yerlerde başka canlılar da var demek!
Zaten, bu kadar muazzam büyüklükteki gök kubbenin altında, bizden başkalarının da olmaması, mantığa ters düşüyordu. Artık AB yetmeyecek.. Öteki canlılara karşı DB (Dünya Birliği) kurmak gerekecek!
DB kurulurken bizimkiler katılmak için kimbilir ne şartlar bulup ileri sürerler.. Önce Kıbrıs!..
Şaka bir yana bu Kıbrıs meselesi iyiden iyiye alevleniyor galiba. İçerde de bi "Satalım satmayalım" atışması başladı. "Kıbrıs'ı satmak" düşüncesi bile abes ama bi çözüm bulmak lazım.. Kendi kendimize de bazı sorular sormalıyız: "Niye dünyadaki 200'e yakın ülkeden, en yakın dostumuz Pakistan dahil hiçbiri Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni resmen tanımıyor?"
Neyse, bugün benim derdim başka: Köy Hizmetleri kaldırılsın mı kaldırılmasın mı?.
Köy İşleri Bakanı, başbakanı da arkasına almış Köy Hizmetleri'ni savunuyor. Haklı. Neden haklı, Köy Hizmetleri giderse büyük bi arpalık gider de ondan. Nerden oy gelecek oraya yol yap, çeşme yap, köprü yap.. Kadroları işi olmayan işçilerle doldur trilyonlar öde.
Sana yaşadığım bi olayı anlatayım: Köy Hizmetleri nasıl hizmet veriyor ufak bi örnek. Marmaris'in Hisarönü Köyü'nün Bördübet mahallesinin yolu 20 yıldır yapılmıyordu. Son seçimlerde Hisarönülüler hayatlarında ilk defa Ecevit'e oy verince "Artık bu yolu yapalım!" dendi. Datça asfaltından Bördübet'e iki güzergah vardı. Biri çıplak araziden geçiyor 5 kilometre, öteki ormanların içinden 14 kilometre.. Normalde kısa güzergahın yapılması lazım. Hayır tam tersi 14 kilometrelik orman yolunda karar kılındı.
Ben de biliyorsun yöreyi çok iyi tanıyorum. Bilader devlet neden bile bile zarara sokulsun.. Buraya sarf edeceğin parayla iki köye daha yol yaparsın. Ankara'ya Köy İşleri Bakanı'na gittim. O zamanlar, galiba perşembe günleri, makam odasında vatandaşın dertlerini dinliyordu. Sıramızı bekledik gelince de derdimizi anlattık.
"Lütfen dediklerimi tahkik ettirin.." dedim. "Ayrıca yangın açısından da yolun sık orman içinden geçmesi sakıncalı.. Bir de insan tacirlerinin durumu var. Kışın buraları çok ıssız. İkide bi kıyılardan teknelerle adam doldurup karşıya götürmeye kalkışıyorlar. Öteki güzergah, kısa olanı, Jandarma kontrolü açısından da önemli. Çünkü, bağlantı Karakolun hemen önünden geçiyor."
Sonuçta Abuzittinciğim Bakan bey benim dediklerimi iyi tahkik ettirmiş olacak ki yol, onun bunun arsası önünden dolandırıla dolandırıla 14 kilometre üzerinden yapıldı.. Daha doğrusu yapılamadı, yarısına geldiğinde kaldı. Para bitti.
Valla olacak iş değil!. Bakan da hala demeç veriyor:
"Ben Köy Hizmetlerinin bütçesinden tek kuruş fazla harcama yaptırtmıyorum, kimseyi kayırmıyorum!"
Münasip yerlerinden öperim Abuzittinciğim,
Kardeşin Güneş
BİZİM DUVAR
İndirim kampanyaları yetmez. Birilerinin daha az yiyip sindirim kampanyası yapması lazım.
Hakan&Utku
SEVDİĞİM LAFLAR
Hep denemedim hep yenildim. Olsun, gene dene gene yenil daha iyi yenil!!
Anonim
TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan
-Hızlı okuma kurslarının yararı nedir?
-Ömür boyu tuvalette kaldığımız süre yarıya iner!
|