kapat
17.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Bol kremalı pop-pasta

21. yüzyıl dahisi Baz Luhrmann'dan görkemli bir başyapıt: Moulin Rouge. Modern sinemanın doruk noktası diyebileceğimiz bu filmi kaçırmayın, pişman olursunuz...
Geldi geliyor derken "Moulin Rouge" geldi. Gökten zembille inmedi elbette... Arkasında "West Side Story" var, Ken Russell'ın rock-müzikali "Tommy" var, yine Luhrmann'ın "Romeo ve Jülyet"i var, Lars von Trier'nin "Karanlıkta Dans"ı var... Müzikal türün perdede bambaşka bir güzellik yaratmak isteyen tüm önemli filmleri ve de video-klip estetiği, MTV anlayışı gibi yaftalardan korkmayıp, başdöndürücü bir kurguyu yeni yüzyılın estetiği haline getirmeye çabalayan tüm filmler var.

Ama bu "Moulin Rouge" yine de çok özgün ve güzel. Devasa bir pasta gibi sunulmuş Paris dekorunda, kapılarının ardında yalnızca yeni bir yüzyılın (20. yüzyılın) sonsuz vaatlerini değil, eğlenmenin sonuna dek gitmek ve hayatı kadın-içki-müzik-eğlence dörtgeninde sanki tüketmek isteyen burjuvaların özlemlerini de barındıran bir gece kulübünde içiçe yaşanan hayatların öyküsü bu... Kulübünü görkemli bir fabrika gibi yöneten insan irisi patron Zidler, bu atmosferde sanatının temel esinini bulan cüce ressam Toulouse-Lautrec, dünyanın en güzel, ama en pahalı fahişesi, kalbi aşka kapalı ve elmaslara açık Satine... Ve bu âleme tüm saflığıyla düşen, amacı şiir ve oyun yazmak iken Satine'in ölümcül çekiciliğine kapılan genç İngiliz yazarı Christian...

"Moulin Rouge", ilk filmi "Strictly Ballroom"dan başlayarak, sinemanın çok popüler bir alan olması gerektiğine olan inancını hiç yadsımayan, peri masallarına inanan, neşe kadar hüznü de seven ve kuşkusuz çok iyi sinemacı olan Avustralyalı yeni dâhi Baz Luhrmann'ın şimdilik kaydıyla başyapıtı... Cannes 2001'de açılış filmi olarak gösterildiğinden beri eleştirmenleri ikiye bölen filmin niçin bu kadar tartışıldığını şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü bu filmi sevmek için tüm önyargılardan arınmak, içerdiği biçimsel çılgınlığı, barok estetiği, naif ve çocuksu aşk inancını ve başka şeyleri kabullenmek gerekiyor.

SEVMEK VE SEVİLMEK
Film, temel mesajını unutulmaz Nat King Cole şarkısı "Nature Boy"un sözlerinden alıyor: "The greatest thing/ you'll ever learn/ is just to love/ and be loved in return"... Yani "öğreneceğin en önemli şey sevmek ve de karşılığında sevilmektir." Böylece, cüce ressam Lautrec sevgiyi arıyor. Saf ozan Christian sevgiyi arıyor. Öyle olduğunu sanmadığı halde fahişe Satine de sevgiyi arıyor...

"Nature Boy"dan "All You Need is Love"a, "Diamonds Are a Girl's Best Friend"den "The Sound of Music"e, "One Day I'll Fly Away"den "Your Song"a; 20. yüzyılın birçok ünlü pop şarkısı, henüz 1900 yılında geçen bu filmde çekinmeden kullanılıyor. Çünkü Luhrmann'a göre 20. yüzyılın popüler sanatı bir bütündür; herşey belki Moulin Rouge'daki şahane özgürlükle başlamıştır ve Nat King Cole'dan Beatles'a, Marilyn'den Julie Andrews'a, Elton John'dan Queen'e tüm yaratıcılar, bu görkemli pop pastanın içinde kendilerine ayrılan yerde durmaya hak kazanmışlardır!..

MOULIN ROUGE
* Yönetmen: Baz Luhrmann

* Senaryo: B. Luhrmann, Craig Pearce Görüntü: Donald M. McAlpine

* Müzik: Craig Armstrong

* Oyuncular: Nicole Kidman, Ewan McGregor, John Leguizamo, Richard Roxburgh, Jim Broadbent, Garry McDonald

* Fox yapımı.

Antakya'da bir şelale ve bir büyük aile
Şellale seyri zor bir film. Aslanyürek bizlere 1960 devrimi öncesinde bir şelalenin yakınındaki bir köyde yaşayan bir büyük ailenin öyküsünü anlatıyor

Eski Sovyetler'de sinema okuyan, yıllar önce "Vagon" adlı Rusya'da çekilmiş filmini bayağı garipsediğimiz Semir Aslanyürek'in filmi "Şellale" sanırım kendi anılarına dayanıyor. Yönetmen bizlere 1960 devrimi öncesinde bir şelalenin yakınındaki bir köyde yaşayan bir ailenin ve çevresindekilerin öyküsünü anlatıyor. Filmin sonradan ressam olmuş kahramanı o günleri hatırlıyor.

Aslanyürek, tuhaf ve oldukça yadırgatıcı bir kıvam tutturmaya çalışmış. Birlikte katıldığımız çeşitli panellerde Hollywood sinemasına olan nefretini adeta haykıran sanatçı, Amerikan tarzı bir dram anlayışına sırtını çevirmiş. Filmde gerçek anlamda bir öyküden çok, küçük olaylar, renkli kişilikler, anılar ve izlenimler var.

Filmin genel havası biraz Gürcü komedilerini ve onlardaki Gogol'dan gelen bürokrasi ve eşraf eleştirisini anımsatıyor. Yönetmen bu güldürü tarzına, gürültücü insanları da katarak, bir tür Rus-Akdeniz mizahı sentezi elde etmeye çalışıyor.

Bu amacına yer yer ulaşıyor... Örneğin şelale önündeki eğlence, Fikret Kuşkan'lı açılış gibi bölümlerde ustalığı beliriyor ve sineması çıtayı yükseltiyor. Aslanyürek'in bir başarısı da oyuncu yönetimi. Kurtiz ve Koçyiğit çok iyiler. Ama kendi adıma, Ali Sürmeli ve hele Aykut Oray'ı bu kadar sağlam rollerde hiç görmemiştim...

ŞELLALE
* Yönetim ve senaryo: Semir Aslanyürek

* Görüntü: Hayk Kirakosyan

* Müzik: Sunay Özgür t Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Tuncel Kurtiz, Aykut Oray, Ali Sürmeli, Enis Aslanyürek, Fikret Kuşkan, Nurgül Yeşilçay, Savaş Yurttaş

* İstisnai Filmler yapımı.

De Niro ve Brando için...
Komplo'da usta aktörler cirit atıyor: Robert De Niro, Marlon Brando ve Edward Norton aynı filmde!

Sevimli komedileriyle tanıdığımız Frank Oz ilk kez bir gerilim filmi yönetiyor. Ve karşımıza, son bir vurgun vurup sonra namuslu hayata dönmeye hazırlanan deneyimli bir Kanadalı soyguncunun öyküsünü getiriyor.

"Komplo" tıkır tıkır işleyen bir soygun gerilimi. Ama öylesine görülmüş şeyler içeriyor ki... İnce planlara dayanan soygun hikâyeleri o kadar çok anlatıldı ki...

Klasik, iyi anlatılmış, elbette ki çok iyi oynanmış bir film bu. Ama hemen hiç bir yenilik içermiyor. Kendi kuşaklarının nerdeyse en büyük oyuncuları sayılabilecek Brando, DeNiro ve Edward Norton'u bir arada izlemek yine de büyük bir keyif kuşkusuz... Sırf bunun için bile olsa görülebilir...

Komplo The Score
* Yönetmen: Frank Oz

* Senaryo: Kario Salem, Lem Dobbs, Marshall Smith

* Görüntü: Rob Hahn t Müzik: Howard Shore t Oyuncular: Robert De Niro, Edward Norton, Marlon Brando, Angela Bassett, Scott Marshall Smith

* Paramount- Mandalay ortak-yapımı.

Atilla DORSAY

al.dorsay@yahoo.com



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
  Kasko sigortanıza en uygun  
 rakamı ödediğinizden emin  misiniz?
Evet
Hayır
Bilmiyorum
Kaskom yok
Arabam yok
   
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır