kapat
13.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Bu festival aslında tamam..

Baştan da söyledim.. Ben Antalya Belediyesi'nin yerinde olsam, bu festivali bu hali ile bir daha yapmam.. Antalya halkının paralarını, bu paranın kuruşunu hakketmeyen Türk sineması için harcamam..

38 yıldır yapılan Altın Portakal'ın Türk sinemasına nasıl bir hareket getirebileceğinin farkında dahi olmadan, kendi küçük hesap ve çekişmeleri içinde, festivali aşağılayan, gelmek, katılmak tenezzülünde bulunmayan, şov yapmaya gelip de ödül almadığını öğrenince, kapanış töreninden birkaç saat önce kenti terkeden, daha fecisi, kazandığı ödülleri almaya gelmeyecek kadar, bu festivale değer vermeyen sinemacılar için tek kuruş harcamak, günahtır, haramdır, ayıptır..

Çok iyi niyetli Antalya Belediyesi ve festivalin tüm etkinliklerini desteklemek için çırpınan Antalya halkı, bu görgüsüz, bu saygısız, bu kendini beğenmiş, bu şımarık, bu küçük hesaplı, bu kısır görüşlü, bu Türk sinemasının değil, sadece kendisinin alkışlayıcısı ufak adamlara layık değildir.

"Topunun canı cehenneme" demek ve Antalya Altın Portakal Festivali'nin Ulusal Film bölümünü, bu gerzekler, bu kuş beyinliler, bu binsinler diye kendilerine uzatılan dalı baltalayan ahmaklar için artık yapmamak gerek..

Antalya, müthiş turistik hinterlandı ile, bu kente dünya çapında ilgi toplayacak Uluslararası bir Kültür, Sanat ve Müzik festivalinin merkezi olabilir.. İlle de Altın Portakal ise, bu Uluslararası bir Film Festivaline dönüştürülür.. O zaman halkın her kuruşu, yerinde harcanmış olur, geri de döner.. Bugünkü gibi, ödül almaya dahi gelmeyen saygısız ahmaklar için kanalizasyona atılmaz..

***
Ödül Töreni gecesi başından sonuna fiyasko idi.. Konuklar, bir park kapısında iniyor.. Yüz metre kadar kırmızı bir halıda yürüyüp törenin yapılacağı Piramide giriyorlar.. Halının iki tarafı halka açık.. Aynen Oscar gecelerinde olduğu gibi, istenmiş ki, halk Türk sinemasının yıldızlarını yakından görsün..

Peki ama hani yıldız?..

Nerde saldılar mı mangalda kül bırakmayan Yeşilçam'ın starları.. Yahu uçak biletin yollanıyor, 5 yıldız otelde yerin ayrılıyor. Beş kuruş masrafın yok. Bir gece gelsen, halkın seni görse olmaz mı?..

Olmaz.. Burunlarından kıl alınır o zaman.. Star halkın arasına girer mi?..

Oha!..

Amerikalılar giriyor ama.. Hadi canım.. Onlar star mı ki?..

Kırmızı halının iki yanını dolduran yüzlerce, binlerce Antalyalı alkışlamak için bula bula beni buldu, anlayın gerisini..

***
Tören ilan edilen saatte başlayamıyor.. Niye.. Şarklıyız ondan..

Önce bir yığın siyasetçi nutku ve siyasal plaket.. Niye.. Şarklıyız ondan..

Sonra kimin neyi niçin yaptığını bilmediği gece, kendisine ve mesleğine saygısı olmayan bir sunucu ile başlıyor.. Senden söz ediyorum Sevgili Cem Davran.. Bir insanın adından kutsal, adından değerli varlığı var mı?.. Hele bu ad, senin gibi, kazına kazına yazılmışsa.. Değer miydi üç kuruş için o zilleti kabullenmeye.. Hazırlanmamışsan, hazır değilsen çıkıp o kadar komik duruma düşmeye hakkın var mıydı?..

Festivalin en iyi filminin yönetmenini, küçük oyuncunun velisi sanıyorsan.. Ses ve Efekt dalında ödül vermeyen jürinin, bu dalda üç özel ödül verdiğini ilan edecek ve ardından üç özel oyuncuyu sahneye çağıracak kadar sinemanın ve konunun cahili isen orada işin ne?.. Yanında bir kürsü, kürsüde bir de mikrofon varken, bir eline ödülü, öteki eline buketi verdiğin sanatçıya ödül kazanma konuşması için üçüncü mikrofonu uzatmak garabetini saatlerce çözemezsen ne işe yararsın sen?.. Adam ahtapot mu?.. Üçüncü kolu mu var?.. Hiç mi Oscar gecesi izlemedin?. Ödülü alan kürsüye gelse, ödülleri kürsüye koysa, ordaki mikrofona rahat rahat konuşsa olmaz mı?. O kürsü hemen yanında durdu ve sen onu bir türlü keşfedemedin.. Olur mu?.. Olur.. Çünkü işi ciddiye almadın. Sen işini yapamadığın halde, bir de başkalarını harcadın, "Bana kartları hazırlamadılar" diye halka ihbar ettin.. O zaman çıkma be kardeşim.. Çıkma.. Yanındaki "Evet ve Eeee.." demekten başka şey bilmeyen ve sana sadece güçlük çıkaran hanım kız için söyleyecek laf da bulamıyorum zaten..

Tüm ödül töreni bir fiyasko idi.. Almaya gelmeyenler fiyasko, sunuş fiyasko, organizasyon fiyasko.. Ve de sözüm ona eğlence bölümü fiyasko..

Geceye renk ya.. Mirkelam.. Salona bakıyorum.. Ben gençlerden sayılırım. Yaş ortalaması öyle.. Sahnede 18-20 yaşlar için şarkı söyleyen Mirkelam çırpınıyor. Çocuğa da yazık, salondakilere de.. Bu kadar uyumsuzluk nasıl olur?.. Bana söylediklerine göre şöyle olurmuş.. Mirkelam'ın yapımcısı Ercan Saatçi, kendi holdingindeki Kanal D'ye bastırırmış "İlle Mirkelam" diye.. Festivalin sponsoru ve naklen yayıncısı Kanal D de Festival yöneticilerine baskı koyarmış.. "İlle Mirkelam" diye.. Festival de boyun eğermiş.. Mirkelam'a kıydılar. Çocuğu öldürdüler. Geceyi de sıfırladılar..

***
Son bir sözüm kaldı, festival için.. İlle de yapacaklarsa, nasıl yapacaklar, onu söyleyeceğim.. Salıya..

Ölçü!..
Başbakanımız Bülent Ecevit şairdir.. Uzak doğu şiirine ve felsefesine de hayrandır. Çinli Lao Tsu'nun 639 yılında yazdığı Ölçü adlı şiiri de Bülent Ecevit çevirmiş.. Antolojilerin birinden Gazanfer Sanlıtop bulmuş, bana fakslamış.. Benden de size.. Hiçbir ard niyet yok.. Tamamen şiirsel amaçlarla..

***
Sonuna kadar doldurmadan dur çok bilersen bıçağı ucu körelir çok geçmeden işini bitindin mi çekilmesini bil

Savaşa mı karşılar..
Savaşa mı karşılar samimi samimi.. Yoksa içlerindeki, bir türlü açıkça taraf olmaya cesaret edemedikleri teröre yandaşlık mı, amaçları çaktırmadan?..

İndipendent Gazetesinde, hem de nasıl azılı bir Türk düşmanı var, Robert Fisk.. Bu yazar, tüm Güney Doğu olayları sırasında Türkiye'ye sövdü, Apo'nun ve PKK'nın yandaşlığını ve sözcülüğünü yaptı.. Kimliği belli.. Şimdi de Usame Bin Ladenci, azılı bir Amerikan düşmanı olarak..

Şimdi dikkat edin.. Yazılarında kim Fisk'e sığınıyor?.. Kim ondan alıntılar yapıyor?..

Ya saflar.. Ya bizi de saf sanıyorlar!..

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittinciğim,

Milletin kafası Afganistan bombardımanıyla meşgul ya.. Fırsat bu fırsat hükümet de zam bombardımanına başladı. Elektrik birim fiatları kilovatsaat 100 bin lirayı aştı.. 2001 sigarası da1 milyon lira!

Ekmek dersen, aldı başını gidiyor. Söylemesi ayıp geçen gün Bodrum da tuvalete gidecem adam kağıda kocaman yazmış: "Büyük, küçük 400 bin" Hala tutuyorum.

100'lük Tekirdağ rakısına da artık uzaktan selam durmak lazım: 11 milyon!

Şöyle bi düşün.. O kadar çok değil 35 sene önce, şimdinin bi paket sigara parasına 37 tane yerli otomobil alabilirdin. "İlla da Amerikan..." diye tutturursan, çeyrek pakete 6 silindir 0 kilometre Ford! İnanılır gibi değil..

Tekel Genel Müdürünün zamları nasıl savunduğunu okudun mu:

"...uzun zamandan beri bir ayarlama yapmamıştık!"

Uzun zaman dediği Ağustos'un 10'u.. Hangi Ağustos dersen bu Ağustos.. 1989 veya 99'un değil.. Son zamdan bu yana iki ay ya geçmiş ya geçmemiş Sayın Genel Müdür diyor ki ".. uzun zamandan beri..."

Adam resmen bizimle kafa buluyor.

TEDAŞ da öyle.. Trilyonlarca alacağı var, alamıyor.. Açığı kapatmak gerek, "giydir" vatandaşa.. Vatandaş da senle benim gibiler. Uyanıkların elektriğe kuruş verdikleri yok. Mesela Şanlı Urfa da en az 30 bin kişi hiç para vermiyormuş.. Memleket çapında, elektrik kullanıp da para vermeyenlerin sayısı 150 milyon! Buna bi de belediyelerin, hastanelerin, devlet dairelerinin borçlarını ekle.. O zaman TEDAŞ ne yapıyor, tuttuğunu giydiriyor. Ama ne giydirme! Güya elektriğin birim fiatı 98 bin 800 lira "Sen öyle bil! Önce yüzde 5 Tüketim vergisi.. Sonra yüzde 18 KDV.. İki ayda bi de 2 milyon bakım ücreti.."

"Hani kilovat saati 98 bin liraydı?"

"Efendim o çıplak fiattı. Bu giydirilmişi!"

Şu Dünyada insan gibi yaşamaya çalışıyorsan, elektriği mutlaka ayda 150 kilovattan fazla harcıyorsundur.. Bi de ordan giydiriyorlar, 98 bin liralık birim fiat çıkıyor mu 190'a.. Bari "çıplak fiattı yok giydirilmişiydi..." diye milletle dalga geçmeseler.. Neyse, ama amcaların da haklı haklı olduğu taraflar var.. Şimdi bu zamlar yapılmasa milletvekillerimizin yeni maaşı nereden karşılanacak? Son model makam otomobilleri nasıl alınacak? On katlı onbeş katlı devlet binalarının inşaatı nasıl bitirilecek, içleri nasıl donatılacak? MTA'nın Genel Müdürü İzmir'e gittiğinde 3 buçuk milyarlık ziyafet masasını nasıl kurdurabilecek? Benim, senin gibi kerizler olmasa bu paralar nereden bulunacak? Eskiden Amerikalılar veriyordu şimdi onlar da uyandı. Ne yapsın hükümet, ne yapsın hükümeti oluşturan partiler?

Melih Aşık'ın geçen günkü yazısını okudun mu? Tayyip Erdoğan'ın partisi anketlerde hep birinci çıkıyor ya.. Bu ilgi nerden diye araştırmışlar. Sonunda bulunmuş.. Araştırmayı yapan "Efendim bugün seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz?" diye sorunca "Parti" lafını duyan vatandaşın tepesi atıp "A..K.. partisinin.." diye basıyormuş küfürü.. İşte anketlerde birinci sırada görülen AKP bu A..K.. Partisi imiş.

Rivayet o ki, Melih'in yazısını DSP lideri Ecevit'e okumuşlar. Telaşla Rahşan hanımın kulağına eğilmiş:

"Hemen ortadaki S'yi kaldıralım!" demiş.

Münasip yerlerinden öperim Abuzittinciğim.

Kardeşin Güneş.

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

Orlando'da bir turist otobüsünün ön kapısının üzerindeki yazı..

"Otobüse binerken başınıza ve bastığınız basamağa dikkat edin! Şayet edemezseniz sesinizi alçaltın ve söylediklerinize dikkat edin!"

SEVDİĞİM LAFLAR
Daha fazla denemekten vazgeçmenin dışında başarısızlık yoktur.

Elbert Hubbard

BİZİM DUVAR
Ecevit grup toplantısında Saadet Partisi yerine Vasiyet Partisi demiş. Demek vaziyet bu kadar kötü.

Hakan&Utku

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır