Dün İstanbul Dedeman Oteli'nin konferans salonunda, görmeye pek alışkın olmadığımız bir manzara vardı.
Daha birkaç yıl öncesine kadar birbirlerinin gırtlağına sarılmaya müptela olan üç büyük işçi ve işveren kuruluşunun liderleri, karşımızdaki podyumda yan yana oturuyorlardı. Türk-İş Başkanı Bayram Meral, Hak İş Genel Başkanı Salim Uslu ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Refik Baydur.
Birlikte hazırladıkları bir "şirket kurtarma" projesini açıklamak üzere biraraya gelmişlerdi. Ne yara bere içerisindeydiler ne de herhangi bir yerlerinden kan akıyordu.
Felâket iyi bir öğretmen. Bir ülkede yaşayan insanlara, onları servet ve ideolojiden başka birleştiren ve ayıran şeyler de olduğunu öğretiyor.
Bu, dünkü toplantının olumlu tarafı.
Olumlu olmayan tarafı, Türkiye'nin bu üç önemli örgütünün ortaya çıkardığı projenin şaşırtıcı derecede amatörce oluşu.
Önce, kısaca projenin ne olduğunu anlatayım.
Amaç, güç durumdaki işletmelere finansman sağlayarak işyeri kapanmalarını ve işsizliği önlemek. Bunun için bir "Ulusal Ekonomiyi Güçlendirme Fonu" kurulması öneriliyor. Fon, kaynaklarını halkın "gönüllü katkıları"ndan sağlayacak. Bu paralar bankaya yatırılacak. Zor durumdaki firmalar kendi kendilerini kurtarma planı ile Fon'a başvuracaklar. Yapılacak mali tahlilden olumlu sonuç çıkması halinde firmalara gerekli kredi verilecek.
Altın kalpli bir proje. Ama uygulanma olasılığı sıfıra yakın. Bir defa halk buraya gönüllü yardımda bulunmayacak veya o kadar az bulunacak ki, Fon bir anlam ifade etmeyecek. Şubattan bu yana yarı yarıya fakirleşen halkta herhangi bir fona bağışta bulunulacak para kalmadı. Yurt dışındaki Türkler de çok kazıklandıkları için bu tür projelere artık rağbet etmiyor. Bankaların da bu konuya ilgi duyma şansı eşit derecede az...
Sonra, zor durumda olan binlerce firma var. Bunların başvurularını incelemek için bir uzman ordusuna ve zaman denizine ihtiyaç var.
İyi niyet ve ter yetmiyor maalesef. Ve piyasa mekanizması dışındaki mekanizmalar işlemiyor.
Zor sorunları halletmek için uluslar arası çapta bilgi, ekspertiz, deneyim ve incelik gerek. Dünkü basın toplantısı, bu özelliklerin Türk İş, Hak İş ve TİSK'te olmadığını ve dışarıdan temininin de akıl edilmediğini gösterdi. Anlaşılan uluslararası kalitede uzmanlara danışmadan iş yapma alışkanlığıfsadece politikacılara ait değilmiş.
Allah'tan hikâye burada bitmiyor.
Toplantıya katılan (ve önerilen projenin sakatlığını benden çok daha iyi gören) Eczacıbaşı Grubu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi, Almanya'dan gelen işadamı Kemal Şahin kürsüye gelerek alternatif çıkış yolları gösterdiler. TİSK Başkanı Baydur da büyük bir basiret ve olgunluk göstererek yeni önerilerin ışığı altında projenin yeniden formüle edileceğini açıkladı.
Demek ki ümit var.
Magazin
