Devlet ihalelerinde her yıl 5 milyar dolara yakın rüşvet alınıp verildiği bir kuruntu değil, Dünya Bankası'nın tesbiti..
Dünya Bankası'nın bir raporuna göre Türkiye'de devlet her yıl mal ve hizmet alımı için 32 ile 36 milyar dolarlık ihale yapıyor.
Bu harcamalardan da "standart olarak" yüzde 15 rüşvet alınıyor!
Korkunç bir para bu.
Yalnız kaynakları değil devlet ve siyaset hayatının tüm değerlerini de alıp götürüyor..
Rüşvet yarı resmi bir vergi olmuştur.
Onun bile iyisi ve kötüsü var.
Cebe atılıyorsa kötü, "kamu yararı" adına isteniyorsa iyi!
Geçen gün Çalışma Bakanı Okuyan'ı ziyaret eden bir müteahhit bakana "Otobüsü sonra alsak olmaz mı?" diye sordu.
Yaşar Okuyan "Ne otobüsü kardeşim?" diye tepki gösterince rezalet ortaya çıktı:
SSK Diyarbakır'da bir hastane için ihale açmış, kazanan firma ile bir özel şartname imzalamıştı. Firma hakkını alabilmek için SSK'ya son model bir otobüs, 20 hesap makinesi ve bilgisayar verecekti.
Kamu yararına rüşvet ve haraç alan bir anlayış, kendisi için de, "parti için" de istemekten çekinmiyor.
Türkiye'nin düze çıkması bu arsızlık ve uğursuzluğu önlemeye bağlı. Çünkü o zaman siyasetin, kara paradan gelen finansman kaynağı kuruyacaktır.
Böyle bir mucize gerçekleştiği zaman da, üç kâğıtçılar için siyaset cazibesini kaybedecek, siyaseti hizmet aşkıyla yapmak isteyenlerin önündeki engel kalkacaktır.
AB normlarına uygun yeni bir Devlet İhale Yasası, işte bu nedenle IMF ile yapılan anlaşmanın şartları içine konulmuştur.
Yasanın bugüne kadar çıkması gerekiyordu, ama siyaset ve bürokrasi direndi.
Meclis içinde oluşan muhalefet şanstır.
Toplum bu fırsatı değerlendirmek için bütün olanaklarını kullanarak İhale Yasası'nın Anayasa'dan hemen sonra meclis gündemine alınmasını sağlamalıdır.
Partiler ve Seçim yasalarının değişmesi bir şeyi düzeltmez. Rüşvet kapısı kapanmadan yeni insanlara siyasetin kapıları açılmaz.
Aradan sızan temiz insanlar da bozulur.
Çünkü havuz kirli.. Kirli havuza giren temizler de temiz kalamaz!
Seçim yasalarında yapılan değişikliklerin bir yıl içinde uygulanmaması ilkesi doğru bir tercih..
Çünkü gözden düşmüş iktidarlar, seçim göründüğünde oyunun kuralını değiştiriyor.
Ama bu ilke, sistemi yozlaştıran ve herkesin şikâyet ettiği bir yasa yoksa geçerlidir. Bugünkü düzeni koruyarak yapılacak bir seçimden kimse hayırlı bir sonuç bekleyemez.
Anayasa değişikliğine eklenen bir geçici madde ile bu kural, yapılacak ilk seçimde geçerli olmayacak.
Yani bir yıl içinde erken seçime gitme mecburiyeti doğsa bile seçimler, yeni yasayla getirilen kurallara göre yapılacak.
İktidar partilerinin gerçekleştirdikleri manevra, erken seçimi artık ciddiye alınması gereken bir ihtimal durumuna getirmiştir.
Çünkü Murphy kanunlarından biri şunu der: "Kötü bir ihtimal varsa mutlaka gerçekleşir!"