kapat
03.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Mesud'a son soru Ladin'e ne olacak?


Afganistan'daki muhaliflerin lideri Şah Mesud'u televizyoncu kılığında katleden suikastçiler bombalı kamerayı kurdu, ilk ve son soruyu yöneltti: İktidara geldiğinizde Usame bin Ladin'e ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Afganistan'daki muhaliflerin 'efsane' liderlerinden Ahmed Şah Mesud'a düzenlenen suikastin arkasında kim ya da kimler var? Mesud'u röportaj tuzağıyla katleden iki kişiye güvenli geçişi kim sağladı? Mesud'un adamları neden bu iki kişiden şüphelenmedi ve neden haklarında araştırma yapılmadı? Katillerin, muhalifler arasında bir işbirlikçileri mi vardı?

Tüm bu sorular Mesud suikastinin ardından cevapsız kaldı. Cevapları ise Fransa'nın saygın gazetelerinden Le Monde araştırıp bulmaya çalıştı. İşte gazetenin yorumuyla "Panşir Aslanı" lakaplı Mesud'un ölümünün ardındaki komplo teorileri:

KATİLLERİNE GÖZÜ TAKILDI
9 Eylül günüydü. Şah Mesud, Tacikistan'daki bir üsse gitmek üzere helikoptere binecekti. Kawja Bahauddine'deki komuta binasından çıkarken iki kişi (katilleri) dikkatini çekti ve sordu:

"Şuradakiler burada hâlâ ne yapıyor?"

Basın danışmanı Ashim Souheil, "Bunlar röportaj için 3 haftadır bekleyen gazeteciler" dedi. Mesud "Peki görüşeyim ama sadece 10 dakika" dedi ve ölüm emrini imzalamış oldu. 'Muhabir' ve 'kameraman' Mesud'un gösterdiği odaya geçti. Kamerayı Mesud'un masasının tam karşısına yerleştirdi. Mesud'un yanında bir tercüman, Mohammed Asem, Ashim Süheyl, devrik Afgan hükümetinin Hindistan büyükelçisi Mesud Halili ve Mesud'a yakın bir gazeteci olan Fahim Dasty kaldı.

'Muhabir' röportaja başladı: "Komutan, yeniden iktidara gelirseniz Ladin'i ne yapacaksınız?" Mesud gülmeye başladı. İşte tam bu sırada şiddetli bir gürültüyle bomba patladı. Görgü tanıklarına göre bomba ya kameranın ya da çantalarının içine yerleştirilmişti. Mesud yere yığıldı. Suratı paramparça olmuştu. Asem ve Süheyl olay yerinde öldü. Saldırganlardan biri Mesud'un adamları tarafından vuruldu. Diğeri zaten ölmüştü.

VİZELERİ ŞÜPHELİYDİ AMA...
Saldırganların ikisinde de Belçika pasaportu vardı. Pakistan'ın başkenti İslamabad'daki Afganistan büyükelçiliğine 25 Temmuz tarihinde başvurdukları belirlendi. Muhabir kılığındaki saldırganın Kerim Touzani ve kameraman kılığındakinin ise Kacem Bakkali adına pasaportları vardı. Touzani Pakistan'a, Londra büyükelçiliğinden verilen vize ile girdi. Ancak vize Temmuz 2000 tarihi içindi. Bakkali ise 1 yıllık vize almıştı. 'Sınırsız' giriş-çıkış için verilen bu vizeyi Pakistanlı yetkililer çok nadiren verirlerdi. İkili, 27 Temmuz'da İslamabad'daki Taliban elçiliğine gitti ve vize aldı. Ellerinde İslamcı Gözlem Merkezi (IOC) ve ANI-TV'den mühürlenmiş belge vardı. Belgede IOC'nin 'dünya genelindeki Müslümanlar'ın insan haklarını korumaya yönelik bir organizasyon olduğu' ve 'Arabic News International (ANI-TV) kanalını kurdukları' belirtiliyordu. Karim Touzani'nin ise ANI-TV muhabiri olduğu ifade ediliyordu. En altında ise Londra'da bir posta kutusu, telefon, adres ve bir de internet adresi vardı.

PASAPORTLAR DA ÇALINTI
İki suikastçinin pasaportu da Strasbourg ve Lahey'den çalıntıydı. Üzerlerinde, Kabil'e 28 Temmuz'da vardıklarına dair mühür bulunuyordu. İki suikastçi, tam 3 hafta burada kalmıştı. Peki bu süre içinde ne yaptılar? Tahminlere göre içine patlayıcı yerleştirilmiş kamerayı bu sürede temin ettiler. Peki kamerayı kim verdi? Taliban mı? Ladin mi? Yoksa Pakistan gizli servisi ISI mi?

İki katil, muhalif İttihati İslami'nin lideri Abdurrab Mesul Sayyaf'ın kontrolündeki bölgeden girdi. Sonunda 31 Ağustos günü 'işbirlikçileri' iki katilin geçmelerine izin verdi. Mesud'un misafirlerini ağırladığı Konuk Evi'ne yerleştirildiler. Burada Fransız, Rus ve Afgan gazeteciler vardı. Rus gazeteci, iki katil için "Kesinlikle gazeteci gibi değillerdi. Bakkali hiçbir şeyi filme almıyordu. Tek istedikleri Mesud'u görmekti. Bir seferinde birlikte otomobile bindiğimizde, şoförden kameranın kırılmaması için çok yavaş sürmesini istemişlerdi" diye konuştu. Afgan gazeteci Şükriye Haydar ise iki katilin İngiltere'de çalışmalarına rağmen iyi Fransızca ama berbat İngilizce konuştuklarını söyledi.

MEKTUP SONUNU HAZIRLADI
Le Monde gazetesi, Mesud'un adamlarının, iki katilin elindeki IOC-ANI TV onaylı belgeyi yazan kişiyle temasa geçmeyi denememelerini 'çok aptalca' olarak nitelendiriyor.

İddialara göre iki katilin, Mesud'un ittifakı Sayyaf'ın bölgesine gelmeden önce önemli ve yüksek yerden 'işbirlikçileri' vardı. Touzani, Taliban'dan önce yönetimde bulunan rejimden önemli kişilerin 'tavsiyesini' almıştı. Eski yönetimin muhalifleri güvenilir olarak nitelendiriliyordu. Ancak köktendinciler, IOC ile bağlantılıydı ve Sayyaf'a ikna edici bir tavsiye mektubu yazmışlardı.

İşte iki katilin Mesud'un yanına kadar ulaşabilmesini bu mektubun sağladığı ifade ediliyor. Ancak Kuzey İttifakı, içlerinde bir hain olduğuna inanmak istemiyor.

Bekaa, dört gözle saldırıyı bekliyor
ABD yönetimindeki Şahinler Grubu ve yakınlarını 11 Eylül'deki terör eyleminde kaybedenler dışında Afganistan'a yönelik saldırıyı iple çeken bir grup daha var. Adını PKK'nın eğitim kamplarına ev sahipliği yapması ile duyuran Bekaa Vadisi'ndeki uyuşturucu kartelleri de Amerika'nın bir an önce Afganistan'a saldırmasını iple çekiyor.

Suriye kökenli Hizbullah'ın karargâhı olarak görülen bölgede uyuşturucu ticareti yapan Muhammed isimli bir Arap'ın Wall Street Journal gazetesine anlattıkları Afganistan'da üretilen maddenin nasıl Avrupa pazarlarına girdiğini gözler önüne serdi. "Bütün bağlantılarımı ayarladım, uyuşturcuyu ucuza mal edip, daha çok para kazanacağım" diyen Muhammed, Türkiye'nin de bu uyuşturucu trafiğinde kilit rol oynadığını vurguladı.

'TIR'CILAR ADAMIMIZ'
Bekaa'da üretilen haşhaşın Doğu Lübnan'dan kamyonlara yüklenerek İstanbul'a getirildiğini söyleyen Muhammed, uyuşturucunun burada Alman plakalı kamyonlara nakledildiğini belirtti. Alman plakalı araçların malı İtalya'nın Bologna kentine götürdüğünü söyleyen Muhammed, "Malı teslim problem değil. Türkiye'deki TIR'cılar bizim adamımız" diye konuştu.

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır