Amerika, kökten dinci terörün önünü kesmek amacıyla Balkanlar'da bir "NATO Kalkanı" oluşturacakmış..
İslâm dünyasının laik-demokratik rejimle yönetilen tek ülkesi olan NATO üyesi Türkiye, bu konuda yeterli güveni vermiyor mu ki böyle tedbirler aranıyor?
Galiba öyle..
Çünkü Sunday Times gazetesine verdiği demeçte Londra'daki Amerikan Büyükelçisi Farish, Bush yönetiminin "Türkiye'de yükselmesi muhtemel bir kökten dinci hareketten çekindiğini" resmen dile getirdi.
Gazete, büyükelçi William Farish'e dayanarak Başkan Yardımcısı Cheney'in önerdiği projeye Savunma Bakanı Rumsfeld ile Dışişleri Bakanı Powell'ın da destek verdiğini yazdı.
Türkiye bu projeye karşı çıkmalıdır.
Kökten dinci terörün Balkanlar yoluyla Avrupa'ya yönelik tehdit oluşturması karşısındaki en sağlam garanti, müttefikleri tarafından samimiyetle desteklenecek olan Türkiye'dir.
Türkiye gibi bir kaleyi güçlendirecek yerde ikinci bir savunma hattı oluşturmak, kökten dinci terörün Amerika'da yarattığı faciadan Batı dünyasının ders almadığını gösteren bir ahmaklık olur.
Ayrıca da kökten dinci terörün Türkiye'ye yönelik niyetlerini tahrik eder.
Türkiye'de laik-demokratik rejimi her türlü teröre karşı koruyacak inanç, bilgi, gelenek ve tecrübe birikmiştir. Bu kale, ikinci bir savunma hattına ihtiyaç hissettirmeyecek kadar güçlüdür.
Yeter ki müttefiklerimiz gölge etmesin..
Terörü ve terör üretecek ideolojik örgütleri korumaya devam etmesin.
Türkiye'ye Afganistan'daki Taliban'dan daha beter bir rejim getirmek hayalindeki "Kara Ses" Kaplancılar'ı yıllardan beri koynunda besleyen Almanya'dır..
"Devletin damarlarında dolaşın, en can alıcı noktaları tutun ve vuruş için benden işaret bekleyin" diyen bir cemaat liderini, istendiği halde Türk adaletine teslim etmeyen de Amerika'dır.
Batılı devlet adamları kökten dinci terörü destekleyen ülkeleri arıyorlar.
"Kim bunlar?" diye sorarlarken aynaya bakmalarını öneririz!
Meclis, siviller tarafından yapılmış demokratik bir anayasa özlemini gerçekleştirebilecek mi?
Bunu, 37 maddelik anayasa değişikliği teklifini ele alacak olan TBMM'nin bugün başlayacak görüşmeler maratonu bittiği zaman göreceğiz.
Halkın gözünden düşen partiler, öneriyi hazırlarken gösterdiği işbirliği anlayışını genel kurulda da gösterebilirse, itibar grafiğini yukarı çevirme fırsatını yakalayacaktır.
İkinci olarak anayasanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle uyumlu hale getirilmesini amaçlayan reform, AB'ye üyelik yolundaki önemli bir engeli kaldıracaktır.
Evet, bu değişiklikler fire verilmeden gerçekleşse dahi yetersizliğini iddia edenler çıkacak, birçoğu haklı da olacaktır.
Ama önemli olan Türkiye'nin demokratikleşme ve AB üyeliğini hak etme konusunda adım atma iradesini göstermesidir.
Partiler, bu tarihi fırsatı küçük çıkar hesaplarıyla tehlikeye atmasın!
Magazin
