kapat
21.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Etik mi, politik mi?

Bizim Televizyon Yayıncıları Birliği gibi düşünmediğimi; 11 Eylül sabahı ve sonrasında ABD medyasının sorumlu habercilik dersi verdiği görüşüne katılmadığımı, insan acısını bütün dünyaya aktarmak açısından başarısız bir tablonun ortaya çıktığını yazmıştım geçenlerde...

Şimdi o konuya bir daha dönüyorum.

Medya üzerine tartışma açmak için mi? Hayır.

Bazı okurlardan gelen tepkileri de göz önüne alarak "zihniyet"lere; ön ve son yargılara dikkat çekmek istiyorum. O kadar!

Demiştim ki, "kan olmasın, insanların yaşadığı dehşet gösterilmesin derken, dünya günlerdir süpergücün 'karizmasının yerle bir oluşunu' izleyip duruyor, ama tek tek insanların ve insanlığın nasıl bir acıyla kavrulduğunu hissedemiyor! ABD medyası olayı yansıtma biçimiyle başka halklarda New York'lulara karşı empati yaratamadı."

Beni "bilgisizlikle" ve hakaret içeren ifadelerle suçlayan (bir bölümü de iletişim fakülteleri öğrencileriydi) mektupların tekinde bile, kullandığım "empati" kavramı dikkate alınmamıştı; belli ki eleştirmeye kalktıklarında bile bu kavramı öğrenmek zorlarına gitmişti!

(Empati yalnızca bireysel psikoloji için değil, medya için de hayati önemdedir; başkasının duygularını anlamak, paylaşmak anlamına gelir bu kavram; daha açıkçası "kendini bir başkasının yerine koyup öyle hissetmek"tir!)

Medya-iletişim tartışmalarına "aşina" bazı okurlar da "medya etiği" üzerine kitap okumaya çağırıyorlardı beni...

Aslında bir köşe yazarının bunlardan habersiz olacağını sanmaları tuhaftı ya, kızamadım onlara. Çünkü "Pearl Harbor baskınına kamikazelerin katıldığını" günler boyu anlatacak kadar cahil yazar ve yorumcuların bulunduğu bir ülkedeydik!

Bazıları da demediğim halde, "kopmuş kol ve bacak gösterilmeli" dediğimi iddia ediyor, buna öfkeleniyordu. Allah Allah!..

(Şunu söyleyeyim; olay sonrası görüştüğümüz bir cerrah iki gün boyunca sürekli kol bacak diktiğini söyledi. Bu "kol ve bacaklar" değil, fakat hastanelerin olay sonrası "perişan hali" gösterilebilirdi. ABD hastanelerinde perişanlık yaşanmaz mı yoksa!)

Bir de şu önemli noktaya dikkat çekmiştim: Neler "yakın plan" gösteriliyor? New York'lu anneler mi? Hayır, saldırıya sevindikleri için göbek attıkları iddia edilen Filistinli kadınlar... (Bugün çeşitli kanallarda ABD medyasının kullandığı bu görüntülerin Körfez Savaşı'ndan kalma olduğu iddia ediliyor. Buyrun bakalım!) Oysa "yakın plan", "uzak plan" sorununu yabana atmamalıyız!..

Üstelik bu tavır Amerikan halkının da, insanlığın da yararına değil, zararına oldu! Kulelere çakılan uçak görüntülerinin sürekli tekrarlanması da teröristleri idare eden beyinlerin zevkle ellerini ovuşturmasına yol açmıştır herhalde...

Şimdi ilginç bir sonucu da buraya not edeyim, siz tartışın!

ABD'nin öteki şehirlerinde yaşayan okurlarım, gönderdikleri elektronik mektuplarda benim görüşüme katıldıklarını belirtiyorlardı. Çünkü onlar bile New York'luların çektiklerini medyadan kavrayamamışlar, durmadan "son anda felâketten kurtulan" insanların öykülerini okumaktan da içleri bulanmıştı...

Son olarak şunu da ekleyeyim: Görüntü tercihleri her zaman "medya etiği"nden kaynaklanmaz, bu kadar saf olmamız gerekmez. Bazen şu değil de bu görüntüyü kullanalım dendiğinde, orada başrolde "etik" değil, "politik" bir tercih vardır...

Anladığım kadarıyla ABD medyası bu kez "politik" bir tercih yaptı.

Ve bu tercih, gariptir ki, ABD'nin çektiği acının şiddete karşı büyük bir insanlık haykırışı olmasını önledi. Bana göre yanlış bu!

Ciddi bir yanlış...

AYNA
Dönüyor dünyanın çarkı, bilginlerin hesaplarına aldırmadan...

ÖMER HAYYAM

DİNLERKEN

Vurdu mu oturtan rock
Üniversite harçları, yol parası, şu bu derken çok sevdikleri müzikleri dinlemekte, yeni çıkmış kasetleri almakta zorlanıyor gençler. Radyolar için bu bakımdan yeni bir misyon dönemi başlıyor.

Geçenlerde "alternatif rock" hayranı bir delikanlı "Ya Radyo Eksen olmasaydı! Kahrolurdum herhalde!" dedi. Merak bu ya, Londra'nın kuytu köşelerinde üretilmiş şarkıları, Seattle'ın yağmuru, sisi, karanlığı üzerinde gitar tınılarını sevmişti bir kere... Ama aylardır tek bir kaset almamış, harçlığını biriktirmek zorunda kalmıştı.

Ona şu günlerde Radyo Eksen'in (96.2) seçmelerinden oluşan Smash Rock albümünü dinleyerek yazılarımı ekrana döktüğümü söyleyemedim. Boğazıma takıldı kaldı laf!..

Ben yine de yazayım da, bu müziği sevenleriniz varsa aklınızda bulunsun. "Smash Rock" içinde Tindersticks ve Portishead parçaları olmasa, dört dörtlük bir seçme olurdu. Önemli değil, böyle de harika!

Benim favorilerim The Charlatans, 3 Doors Down, Muse ve Pulp'dan alınan parçalar... Şu anda ne mi dinliyorum? Live'dan "Yunusbalığının feryadı"nı...

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır