kapat
21.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )

Bir başka İstanbul!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ile yapılan, ihaleler ve Albayraklar konusundaki ilk bölümünü Pazartesi günü verdiğim röportajın devamı:

S- İstanbul'da yeni neler yapılıyor?

- Çevre konusundan tutun, Haliç, Boğaz'ın, denizlerimizin kurtarılması, arıtmalar, yeşillendirme çalışmaları, Kültür Sanat Merkezleri... Heyecan verici çok çalışmamız var.

S- Yeşillendirme diyorsunuz ama artık İstanbul'da pek yeşil kalmadı. Heryer taş yığını gibi..

- Şu anda biz ağaçlandırma ve yeşillendirmede dünya rekoru kırıyoruz ama alan çok büyük. Boş alanları, yol kenarlarını, göl havzalarını yeşillendiriyoruz.

S- Benim gördüğüm kadarıyla Yeşilköy bile yeşil değil artık.

- Maalesef 50 yılın getirdiği bir olay, 1940'larda başlamış bu, biz insanlarımıza şehircilik adına, bilimsel yerleşim adına yol gösterici olamamışız. Demişiz ki "gidin probleminizi kendiniz çözün, ne haliniz varsa görün. Haliç'i sanayi bölgesi yapan bir zihniyet, İstanbul'u çarpık yapılaşmaya teslim eden anlayışla güzel bir şehircilik kuramazdık. Biz bugün onun adımlarını atıyoruz.

Tüp geçit
S- Üçüncü köprü yapılmayacak değil mi?

- Biz taraftar değiliz, tüp geçit çalışması yapıyoruz. Arıtma tesisinde Asya yakasında, Küçüksu'da arıtma tesisi temelini atacağız ve yakında bitireceğiz. Kadıköy'deki arıtma tesisinin geçen yıl temelini attık, yakında o da bitecek. Kurbağalıdere, Ayamama deresinin islah çalışmaları sürüyor.

S- Kurbağalıdere'nin kokusundan Kadıköy'de oturulmuyor artık..

- Çok haklısınız ama aslında dere islahı, şehre su getirmek, metrolar yapmak bizim görevimiz değil. Yani biz görevimiz olmayan işleri de üstlenmek zorunda kalıyoruz.

S- Avrupa ülkelerinde bu sorunların nasıl halledildiğini incelemiyor musunuz?

- Oralarda açık yok zaten. Yapa yapa gelmişler. Şehirler bizdeki gibi 40 yılda 50 misli büyümemiş. 1956'da 458 bin olan İstanbul, 1995'te 12 milyon. Sayısını tespit edemiyoruz. Tabii şehircilik açısından inanılmaz bir tahribat mevcut. Bazen "Biz bu kadar kötü bir yapılaşmayı nasıl başardık" diye hayıflanıyorum.

S- Bu soruyu bizim sormamız lâzım. Bütün geçmiş belediye başkanları sorumludur.

- 40 yıllık mesele bu. İşte şimdi bütün bu altyapı ve yeşil açığını kapatıyoruz. Daha çok önemli projeler var, gecekondu bölgelerini rehabilite ediyoruz, yakın gelecekte farklı bir İstanbul olacak. Ama önemli sorunlarımız var. Tüp geçiti "Yap-işlet-devret" sistemiyle yaptıracağız görüştük. Manş tünelini yapan firma yapacak ve bizden, devletten tek kuruş çıkmayacaktı.

S- Kim engel oluyor?

- Hükümetin elinde, bize devretmediler. Geçen sene başlamıştık, 2004'te biterdi ve tüpe kavuşurduk. Ama olamadı ne yazık ki.

S- "e-devlet"le elektronik izleme başladığında ihalelerdeki kayırmalar ortadan kalkacak mı?

- Biz "e-belediye"ye çoktan girdik, rahatlıkla ihaleleri izleyebilirsiniz. Şu an biz dünya belediyeleriyle bu konuda yarışırız. O kadar açık ve şeffaf.

S- Yeni bir Belediye Sarayı yapılıyormuş. Eskisi varken ve onun için deprem güçlendirme çalışmasına büyük paralar ödenmişken gerek var mı?

- Hayır, yapılmıyor. Hazırlık olarak proje yarışması açtık, yeni binaya da ihtiyaç var ama şu an ekonomik şartlar müsait olmadığı için durdurduk.

Partiye girmeyeceğim!
S- Sayın Gürtuna halâ bir partiye girmeyi düşünmüyor musunuz?

- Hayır düşünmüyorum.

S- Siz Erbakan'ın desteğiyle gelmiştiniz başkanlığa, onun partisine girmemek ihanet gibi bir duygu vermiyor mu? O da sizi ihanetle suçlamıyor mu?

- Ben Erbakan'ın desteğiyle geldiğimi vurgulamak istemiyorum. Fazilet Partisi'nin ilgili birimlerinin kararıydı, benim bir talebim de yoktu. Bugüne kadar mahcup etmeden layık olmaya çalıştım. Geldiğim noktada elbette beni seçen parti camiasına dostluk duygularım var ama yeni bir partiye girmeyi düşünmüyorum. Neticede her iki parti de bir elmanın iki yarısı gibi bölünmüş durumdalar. Ak Parti'nin önemli bir kısmı da FP'lilerden oluşuyor.

(Devam edecek)

Derviş'le gurur duydum
Londra'da iki sersem, konuştuğu kürsüye doğru saldırıp anlamsız sözlerle protesto ederken Derviş'i dikkatle izlediniz mi? Öyle olmadığı iddiasını ortalığa yayanları, gerçek bir lider görüntüsüyle ve söylediği tek cümleyle nasıl da mahcup etti.

Bir kaya gibi sert ve sakin duruş..

Bir şahin gibi bakan etkileyici gözler..

Ve olayın arkasından hiç kesilmemiş gibi devam ettiği konuşmasına "Düşünce özgürlüğüne evet, saldırıya hayır" sözleriyle başlaması.

Salı günü yazdığım "Olağanüstü şartlarda liderlik" başlıklı yazımda sözettiğim tüm özellikler var onda. Cesur, atak, zeki, kararlı, sakin, etkileyici, prezantabl, gözü, sözü, vücut dili birbirini tutan üç dört lisan bilen, ekip çalışması ve yönetim yeteneği olan.. Tüm özellikler teoride ve pratikte mevcut. Ve üstelik bu bilgi ve yeteneği kendine saklamıyor, konuşuyor. Yerinde ve zamanında.

Onun için de İngilizlerle bütün salondan anında haklı bir alkış aldı.

Bizim bu çok önemli dönemde Derviş gibi genç ve akıllı devlet adamlarına ihtiyacımız var, bu ihtiyacı haykırıyoruz. Ama duymamış gibi yapıyorlar. Kesin sonsuza kadar, bizi batırmak pahasına da olsa buradalar, kaçış yok.

Bu arada Derviş'in korumaları da müthiştiler, başarılarından dolayı ödüllendirilmeleri lâzım bence..

Bir mesele daha var; Acaba Dışişleri Bakanlığımız, süslü püslü, anlı şanlı İngiliz makamlarına okkalı bir teessüf mesajı gönderdiler mi? Yoksa tipik ezik psikolojimizle bu terbiyesizliği de mi kabullendik, merak ediyorum.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır