kapat
21.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 


Fener'in kaşarları

Erkekler, bayanları yaşlarına göre 3 kategoriye ayırırlar: Çıtırlar, kıtırlar, kaşarlar diye... Bunların yaş sınırlarını tartışmayalım, bazıları alınır, harp çıkabilir! Ama alınsalar bile maalesef bu bir gerçek. Futbol takımlarında da bazı gerçekler var. Orada da aynı sıralamayı yapabiliriz. Mesela F.Bahçe'de çıtırlar, kaşarlar, bir de ithal kaşarlar var.

Mustafa Denizli, oldum olası kaşarı sever. Aslında disiplin anlayışı da kaşarlardan yanadır. Onların bazı şeylerini görmez. Biraz sert oldu mu da arkasını döner, görmemezlikten gelir. Aynen ithal kaşarlardan Rapajç ve Lazetiç'in yaptıklarını görmemezlikten geldiği gibi...

Bu ithal kaşarlarla, yerli kaşarlar zaten takımı parsellemiş durumdalar. Onlar kötü de oynasalar bazı haklara sahipler. Formaları soyunma odasındaki askıda asılıdır. Denizli'nin arada bir kükrediğine bakmayın, "Çalışan forma giyer" diye. Hiçbir teknik adam bu cümleyi sarfetmez. Bu konuda da Türkiye'de tanıdığım en iyi teknik adam Fatih Terim'dir.

İyi bir teknik adam ilk 11'de oynayan futbolcuyla değil, yedekte kalan futbolcuyla daha fazla ilgilenip, onu hazır hale getirmelidir. Ve her an o hazır hale getirdiği futbolcuyla sahada oynayanı tedirgin etmelidir. Mustafa bunu yapmıyor. Bakın, niye "Yapmıyor" diye iddialı konuşuyorum da, "Yapamıyor, elindeki imkanlar bu" demiyorum?

Geçen sene elindeki kadroya göre ona pembe bakıyordum, ama bu yıl itirazım var. Senin elinde Ceyhun, Ali Akdeniz, Hakan Bayraktar, Oktay var. Bunların hepsi yeni geldiler. Sen bunları oynatamıyorsan eğer Mustafa, yarın yerine başkası gelip oynatır, duman olursun. Bakın bu kadar iddialı konuşuyorum. Ama burada bazı şeyler var kafamı kurcalayan... Bu soruları da sormak pek tabii hakkım. Ama maalesef geçen yıl Aziz Yıldırım'la bir röportaj yapalım dedim. Gelen cevap, "Soruları faksla bildir, ben de faksla yanıt vereyim" oldu. Şimdi ben de gazete kanalıyla soruyorum. Yani madem öyle işte böyle misali...

1 Andersson, Mirkoviç, Rapajç ve hatta Revivo'yu geçen yıl yalnızca lig şampiyonluğunu kazanmak için mi transfer ettiniz? Bu sene şampiyon olduktan sonra onları pazarlamaya kalktınız da elinizde mi kaldılar?

2 Denizli, size müracaat edip, "Şampiyonlar Ligi için bana kaliteli oyuncular lazım. Bunlarla benim işim zor" dedi mi?

3 Sizin maddi olarak sıkıntınız mı var? Transfer yapabilecek durumda mısınız? Yoksa takımın durumuna göre mi karar vereceksiniz?

4 Ceyhun'u alacağınıza karşılık transfer ettiniz. Ali Akdeniz'i de Celil'e karşılık... Oktay'ın bonservisine para vermediniz. Bir tek Hakan'a ödeme yaptınız. Yoksa hepsine "Aslanlar gibi para verip transfer ettik mi" diyorsunuz?

5 Geçen yıl yönetim olarak Johnson konusunda doğru karar verdiniz ve sonuna kadar uyguladınız. Yoksa bu yıl da ona benzer uygulamalarınız mı olacak?

NOT: Tribünden gözüktüğü kadarıyla. F.Bahçe'deki bu ithal kaşarlar, bizim kaşarlar ve Mustafa Denizli'nin pasif hareketleri sayesinde takımdaki çıtırlara yazık oluyor. Mustafa, aslında tabiat kanununa göre çıtırlar hep revaçtadır ve her zaman kazanırlar. Sende tersi oluyor. Ne dersin?

Isınan antrenör

Digitürk'e üye olmayanlar, pek bilmezler... Kocaeli'nin bir kaleci antrenörü var Alper Doğuşlu adında... Yakışıklı çocuk. Kalecileri nasıl çalıştırdığını bilmiyorum. Çünkü antrenmanlarını izleyemiyorum. Ama iki haftadır onu bizim aktüel kameralar iyi izliyorlar.

Evvelki hafta Kocaeli'nde oynanan F.Bahçe maçında eşofmanla, geçen hafta oynanan G.Birliği maçında takımın giydiği formaya benzer bir forma giyerek kale arkasından takımına taktik verdiğini çok iyi görüyorum. Hem de 90 dakika... Ve hayretler içinde kalıyorum. Bu maçlarda görev yapan 4. hakemler ve bu sahalarda görev yapan saha komiseri dediğimiz adamlar ne iş yapar?

Alper kardeşimiz kameraya yakalandığını bazen görüyor ve hemen yedek oyuncuların arasına girerek ısınma numaraları yapıyor. Yani resmen komedi filmi. Bizim Hıncal'ın bu görüntüleri görünce gülmekten karnı şişti. Aslında ağlanacak bir durum ama ne yazık ki gülüyoruz.

Muazzam liderler!

Yanılmıyorsam 1964 yılıydı. Ben Ankara Atatürk Lisesi 2.sınıftayım. Süleyman Demirel başbakan. Öğrenci hareketleri yeni başlamış. Hani o meşhur 68 kuşağının ayak seslerinin geldiği yıllar.

Demirel ilk ve en müthiş beyanatını patlatıyor: "Yürüsünler beyler. Yollar yürümekle aşınmaz." O zaman Türkeş yaşıyor, Erbakan var, Ecevit yine var. Geçen yıllar o yürünen yolları ve kaldırımları aşındırıyor. Bırakın aşındırmayı, Ankara belediyeleri, onca yıldır kaldırımları tahmin ediyorum 10 kere değiştirdiler. Bunların bir kısmı yandaşları müteahhitlerin yollarını bulması içindi ama bir kısmı da Demirel'in dediği gibi 'aşınan' yollardı. Kaldırımlar değişti, yollar değişti ama 1964'ten bu yana bizi idare edenler aynı. Onlar ne muazzam liderlermiş, Türk lirası karşısında 1'e 1 olan doları bugün 1.5 milyon liraya getirdiler. Kaldırım taşları kadar değerli olsalar, şu zamana kadar kendileri kendilerini değiştirirlerdi

Galatasaray'da ipler kimin elinde

Yukarda Allah var. F.Bahçe'de yönetimin ipleri Aziz Yıldırım'ın elinde. O iyi kumanda ediyor. Dışardan da gözüküyor. Dönüyorum G.Saray'a... Çözemiyorum. Fatih Altaylı'nın verdiği beyanatlar, yönetim kurulunda konuşulan, tartışılan ve bu yönde alınan kararların bir açıklaması mı, yoksa Altaylı kendi fikirlerini mi söylüyor? Yoksa Cansun, "Sen yürü Fatih. Ben Fransız kalayım" mı diyor? Tahmin ediyorum Faruk Süren çıldırıyordur.

Anlayamadığım başka bir nokta, Altaylı'nın başkanı, yani Mehmet Cansun, Faruk Süren yönetiminde Süren'le beraber hatta ondan önde icraat yapan birisi. Altaylı'nın söylediklerinin yüzde 80'inin Cansun'a gitmesi gerekir. Yoksa Altaylı, Mehmet Cansun'u da mı sallamıyor? İdari ve mali konuları bırakın yalnız hakem konusunda bile Altaylı tahrik edici konuşmalar yapıyor. F.Bahçe de buna yanıt vermiyor. Beşiktaş'ın zaten esamesi okunmuyor. Onlara bir büyücü lazım; "Ey ruh oradaysan ses ver, beri gel" demesi için.

Serdar Bilgili, İnönü'de sehpadan bahsediyordu, asılmaktan... O sehpanın tekerlek sesleri duyuldu. Bir başka yönden de ipi hazırlamışlardır herhalde. Daum'un kafası zaten Türkiye'de değil. O, mahkemelerle uğraşıyor Almanya'da.

Yani bu sene çok renkli bir lig izliyoruz ve artan tempoyla izleyeceğiz. Mesela bu haftaki G.Saray-F.Bahçe maçında, küfürün, kavganın, döğüşün daniskası olacak. Bakalım hakem anons yaptırabilecek mi? Neler olacağını hep beraber göreceğiz. Ama şunu gördük. Küfür, federasyonun yayınladığı yönetmelik çerçevesinde Türkiye'de yasal bir hale geldi. Hepimize hayırlı olsun. Bu konuda da federasyonu tebriklerimi sunarım ve onların gözlerinden öperim!..

Yavaş yavaş öğrenecekler

F.Bahçe-Barcelona maçında ışıklar söndü. Herkes ahkâm kesmeye başladı. "Maç o dakikadan tekrar edilir... Ertesi gün gündüz oynanır... Sıfırdan tekrar oynanır..." gibi. Şunu iyi bilin 69. dakikaya kadar gelen maç, hele bir takımın 3-0 galibiyetiyle oynanıyorsa ve hele ışıkları sönen stadın takımı mağlup durumdaysa (!) bu maçı UEFA tekrar sıfırdan başlatmaz.

İşin bir başka ilginç yanı daha var. Bazı statlar, kulüpler tarafından kiralandı. Bu demektir ki, bu statlardaki tüm görevliler ve bütün malzeme, herşey ama herşey kiralayan kulüp tarafından yönetilir. F.Bahçe Stadı'nda da durum böyledir. Barcelona maçında 69. dakikada şehir cereyanı kesilmiş. Bu cereyan, hemen sonra yeniden gelmiştir. Ama cereyanın hemen gelmesi dahi, aydınlatma direklerindeki ışıkları hemen yakamaz. Çünkü bu ampullerin sönmesiyle soğuması ve tekrar yanması arasında geçen süre 18-20 dakika. Nitekim de öyle oldu. Zaten hakeme de bu haber verilmiştir.

Yalnııız. F.Bahçe yöneticilerinin acemiliği ve tecrübesizliği böyle bir durumun meydana gelmesine neden olmuştur. Sen, hele özellikle Şampiyonlar Ligi veya Avrupa Kupası maçı oynuyorsan, jenaratörünün her türlü bakımını yapacaksın ve bu maçı 90 dakika veya gerekirse 120 dakika jeneratörden alacağın enerjiyle oynatacaksın. O zaman hiç başın ağrımaz. Dünyaya da rezil olmayız. Zaten maçın geri kalan süresi de hazır olan jeneratörden sağlanan elektrikle oynandı.

Eh, öğrenecekler yavaş yavaş.

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır