Yanlış varsa...
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş "yanlış"ın nerede olduğunu söyledi: "Türkiye'de hatalı karar veren ile hırsız bankacıyı ayırmakta güçlük çekiyoruz. Yüz karardan beşinde yanlış yapanla bankayı kendi çıkarları için kullananı ayırmak gerekiyor."
Bu önemli ayrım yapılmadığı için, yanlış, başka yanlışları da getiriyor. İkinci yanlış da, bankacılıkla ilgili bütün davaların Devlet Güvenlik Mahkemelerinde görülmesidir.
Türkiye'de mali sistem 1994 krizinden başlayarak en sorunlu dönemine girmiştir. Bu dönem sona ermiş değildir. Ve bu sorunlu dönem içinde bankacılık sektöründe iki net ve farklı durum ortaya çıkmıştır.
Birinci durum, ekonomik krizde zora giren şirketlerin banka desteğiyle ayakta tutulması çabasıdır. Bu çaba bazı gruplarda başarılı olmamış, sonuçta grubun dayandığı bankalar zora girmiş ve devlet bu bankalara el koymak zorunda kalmıştır.
Burada sözkonusu olan, Kemal Derviş'in söylediği gibi "hatalı kararlar" verilmesidir. Sonuçta bu bankalarda ortaya çıkan zararı devlet dönüp, bankaların sorumlularından istemektedir. Etibank ve Dinç Bilgin'in durumu budur.
Dinç Bilgin, "hatalı kararlar sonucu doğan zararı" üstlendiğini ilk günden açıklamış ve nihayet geçen haftalarda Etibank yönetimi ile borçların ödenme takvimine ilişkin anlaşma yapılmıştır.
Ayrılması gereken durum
İkinci durum ise, banka yönetiminin kasıtlı olarak ve paravan şirketler aracılığıyla banka kaynaklarını kendi üstlerine geçirmeleri durumudur. Bunun örnekleri de uzun süredir izlenmektedir. Sadece adı olan, sahipleri bulunamayan hayali şirketler aracılığıyla geri ödenmesi mümkün olmayan kredi aktarılması, doğrudan zimmet suçuna girmektedir.
Kemal Derviş bu iki durum arasında ayırım yapılması gerektiğini bir kez daha belirtmektedir. Ayrım yapılmadığı için ne olmuştur? Bütün bankacılık suçları Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ne gönderilmiş ve "ekonomik suç" kapsamına giren fiillerin de uzmanlık konusu farklı olan bu mahkemeler tarafından yargılanması "adetten" olmuştur.
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev ve uzmanlık alanları bellidir. Bankacılık gibi uzmanlık gerektiren bir alanın da DGM'lerin görev alanına sokulmasının mantığını anlamak güçtür. Birçok hukukçu bu yanlışın üzerinde durmaktadır.
Yanlışı Derviş gösteriyor
Ancak şu anda bir hukuk karmaşası ortamı yaratılmıştır, çünkü bazı DGM'ler aynı nitelikte davalarla ilgili olarak görevsizlik kararı alırken diğer bazı mahkemeler benzer davalara bakmaya devam etmektedir.
Bu hukuki karmaşanın bugünkü kurbanı Dinç Bilgin'dir. Ortada paravan şirket, hayali şirket yoktur, kendi şahsına kaynak aktarma yoktur, Etibank ile ödeme anlaşması yapılmıştır, bazı DGM'ler aynı konuda görevsizlik kararı vermiştir ve bütün bunlara rağmen Dinç Bilgin 5 aydır tutuklu bulunmaktadır.
Kemal Derviş "yanlış"ı gösteriyor. Kuşkusuz görevi gereği bu yanlışı en iyi görebilecek bir konumdadır. Görmektedir ve göstermektedir.
Derviş ayrımın nasıl yapılması gerektiğini gösterdiğine göre, bu ayrımın yapılması ve yanlışın bir an önce düzeltilmesi gerekir. Adalet duygusu bunu gerektirir.
|