Ancak "ilkeleri, hassasiyetleri" nedeniyle aceleci değil.

"Medya istedi, Devlet Bey de arkadaşını feda etti" görüntüsü vermek istemiyor.

Ve işi "zamana" bırakıyor.

Savcının "soruşturmasına."

İddianamede "Bakan'ın adının yer alıp, almamasına."

"Son sözü" hukukun söylemesine.

Zira...

Koray Aydın olayı bir "hukuk sorunu" olmanın ötesinde "vicdani boyut" kazandı.

Böyle olunca da...

Her geçen gün hem "Koray Bey'in sıkıntıları" artıyor.

Hem de "MHP yara alıyor."

Yolsuzluk ile Bakan arasında doğrudan bir ilişki kurulamasa bile...

Koray Bey "bu saatten sonra" görev yapabilecek mi?

Üst bürokratları gözaltına alınan... Bürokratlarına "Bakan ile ilgili sorular sorulan" ve her gün biraz daha kitlenen bakanlığın kilitlerini artık Koray Bey'in açabilmesi çok zor.

Diğer yanda da "siyasetin gerçekleri."

Lider şimdi "zor bir süreçten" geçiyor.

Hem "ilkelerini yemeyecek."

Ve hem de "partisinin daha fazla yara almasını önleyecek."

Kolay iş değil.

Baştakinin "başını ağrıtacak" bir durum.

Ama siyasetin kuralı bu:

"Baş ağrısı baştakine aittir."

"Siyaset, tereddüdü kaldırmaz."

Tereddüt "zaaftır."

"Güveye" benzer.

Her geçen gün "kemirir."

Lider, eşzamanlı olarak, "vefasızlık da sergilemeyecek, güvenin partiyi kemirmesini de önleyecek."

Bu "çok zor bir denge."

Ama liderlik de "zor günde belli olur."

"Parti ile medya" inatlaşması gibi.

"Siyaset ile toplum" inatlaşması gibi.

İnatlaşmanın tırmanması ise "önce MHP'yi sallar."

Sonra da "hükümeti."

Bahçeli şimdi hem "arkadaşına oyun oynayan bir başkan" görüntüsü vermemek zorunda.