Tam beş dönem milletvekilli idi. Siyasetin her haline tanık da olmuştu, taraf da. Memleketi Palu'da belediye başkanlığı, 1980 öncesi Ecevit Hükümeti'nde devlet bakanlığı yapmıştı.
Tahsilinin "orta" Türkçesi'nin "zayıf" olmasına takılanlara hiç metelik vermedi. Onlara dönüp de bir kere olsun, "devlet, bize kendi resmi dilini seksen senedir öğretemediyse, ayıp kimde?" diye sormadı. Saygısı elbette onlara değil, hep devleteydi.
Ama yaşı yüzünden "hanım milletvekilleri"yle başının derde girmesini bir türlü hazmedemiyordu.
Şöyle diyordu:
- Erkekler sen büyüğümüzsün, geç Meclis'in başına, bizi idare et diyorlar. Ama nedense bazı hanım mebuslara bir şey oluyor. Her seferinde başımı ağrıtıyorlar.
"Hanım mebusler" dediği iki "ünlü bayan milletvekili" idi. 1991'de HEP milletvekili Leyla Zana ve 1999'da RP milletvekili Merve Kavakçı, Meclis'in daha ilk gününde gerçekten başına bela olmuştu.
Birincisi "milletvekili andı"nı Kürtçe içmeye kalktı. Öteki ise başında türbanıyla Genel Kurul'a girdi.
Meclis tarihinde rastlanan bu iki "çok özel bela" ile başa çıkmak da ona düştü.
Zana'yı, "Bu ne hal kız, ben de Kürdüm, ne olmuş. Gel bakayım şu yemini bir daha et!" diye azarladı. "Şıh"lığını o gün herkese kanıtladı. Zana'ya yemini yineletti.
Ama Merve Hanım'ın verdiği baş ağrısı daha da büyük oldu. Ona Kürtçe seslenemedi. Merve İngilizce biliyordu.
Oturumlara ara vererek gerginliği azaltmayı başardı. Başörtüsüyle "Devlete meydan okuma yeri"ne dönüştürülmek istenen Meclis'in itibarını kurtarma görevini ikinci kez başarıyla yerine getirdi.
Kürsüde onun gibi sağduyulu birisinin bulunmaması devletin başına büyük belalar açabilirdi.
Onun gibi sevecen, babacan birisinin, kendi kökenine de sahip çıkarak hukuka bağlılığını göstermesi, o kentlilere haklı olarak çok garip gelen "Şıh"lığı gerçekten hakettiğinin kanıtıydı.
88 yıllık ömrü ve onca yıllık siyaset yaşamı içinde yurt dışına iki kez çıktı.
İlkinde "Türk Yürüyüşü" için ABD'ye gitmişti, İkincisinde ise bakan olarak Almanya'ya.
Birincisinde heyet onu unutup yurda döndü. İkincisinde ise "hükümet düşüyor" diye geri çağrıldı.
İkisinde de sayfa sayfa, sütun sütun günlerce haber oldu.
Tıpkı "iki hanım mebusla" yaşadığı siyasi macerada olduğu gibi...