kapat
02.09.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ERDAL BİLALLAR(ebilallar@sabah.com.tr )

Dinç Bilgin örneği

Ecevit, dün düzenlediği basın toplantısında üzerine basa basa "Bağcıyı dövmekten çok, üzüm yemeliyiz" dedi... Dikkat edin; Başbakan bu sözleriyle devlet adına bir "tercih"ten söz etti...

Bence; "kendi gelecekleri, ikballeri, beklentileri, hedefleri" nedeniyle son iki yıl içinde "bağcı dövme"yi moda haline getirenler yüzünden ülkenin gitmekte olduğu tehlikeli noktaya 65 milyonun dikkatini çekmek istedi...

Belki açık açık, "Sermayeyi sömürücü, bürokrasiyi götürücü" gibi görüp, gösteren dar kafalar yüzünden;

Yatırım yapmaktan korkan işadamları...

İmzadan çekinen devlet memurları...

Parasına düğüm atan tasarrufçular...

Açlık sınırında yaşayan milyonlar

yaratıldığından söz etmedi ama, bir şeyin özenle altını çizdi:

"Türkiye ekonomisi bu denli küçülmeye mahkum değildir... Artık üzüm yemeliyiz!"

***
Başbakan Bülent Ecevit'in bu sözlerinin altına ben ve SABAH grubunda çalışan 3 bin arkadaşım imzamızı atıyoruz...

Çünkü; üzüm yemeyi değil, bağcı dövmeyi hedef ve ilke edinen kafalar yüzünden Türkiye'de ne yazık ki son modanın;

Yapmak değil yıkmak...

Yeşertmek değil kurutmak...

El vermek değil sindirmek..

Yüceltmek değil tüketmek...

Kısacası; yaşatmak değil öldürmek olduğunu gördükçe üzülüyoruz...

Çünkü artık geçer akçe; görmezden gelmek... Gözlerine sokarsanız "Ne halleri varsa görsünler" demek... Ve bütün bunları yaparlarken kimseye hesap vermemek... Sıkıştıkları zaman çekip gitmek...

***
İşte; bu kafaların ve zihniyetin 3001 mağduru da bizleriz... 3000'imiz SABAH, TAKVİM, YENİ ASIR, FOTO MAÇ gazeteleri ile aralarında AKTÜEL, PARA gibi 30 dergi, 3 radyo kanalı ve ATV'nin bulunduğu medya grubunda çalışan gazetecileriz... Birimiz ise Dinç Bilgin...

Bankasına el konulduğu günün akşamı yurtdışından koşup gelen...

Kimseye "Alacağım var" dedirtmeyen...

Borcunu tek kuruşuna kadar ödemeyi taahhüt eden...

Bu taahhüdü Başbakan tarafından örnek gösterilen...

Ve en önemlisi; dedesinin babasına, onun da kendisine emanet ettiği bayrağı ve soyadını 40 yılı aşkın süredir onurla ve gururla taşımayı sürdüren medya patronu değil, gazeteci Dinç Bilgin...

***
YargInIn kararına boynumuz kıldan ince... Hakimlerin, savcıların en doğru kararı vereceklerine, her zaman olduğu gibi yasaların emrettiğini yerine getireceklerine inanıyoruz... Bundan zerrece şüphe duymadık ve duymuyoruz...

Sadece; Dinç Bilgin'in taahhüt ettiği borcu bir anlamda kendi borcu bilen 3 bin gazeteci olarak; "daha çok sıkıntı çekmeden" verilen sözü tutabilmek, atılan imzanın gereğini yerine getirebilmek için Dinç Bey'in işinin başında olması gerektiğini de biliyoruz.. Ve hepimiz o günün bir an önce gelmesini diliyoruz...

Bağkurlular için cezaevi ayarlayın!
Bağkur borçlarının taksitlendirilme süresi 15 Eylül'e kadar uzatıldı ama yüz binlerce Bağkurlu'nun feryadına neden olan uygulama kaldırılmadı...

Yani; prim borçlarının geriye dönük hesaplanmasının Bağkurlular'ın bugün bulundukları basamak pirimi üzerinden yapılmasını öngören Kanun Hükmünde Kararname'nin iptal edilmesi üzerine aynı uygulamanın sürdürülmesini öngören 26 Haziran 2001 tarihli 4692 sayılı yasaya dokunulmadı...

Ayrıca zorunlu Bağkur üyelerine 18 ay taksit imkânı tanınırken, isteğe bağlı sigortalı olanlara sadece 4 aylık taksit öngörülerek eşitlik ilkesi de yok sayıldı...

***
Şimdi gelelim hakkımızı, hukukumuzu korumaları için seçip Ankara'ya gönderdiğimiz milletvekillerinin liderlerine yaranmak amacıyla okumadan (okusalar böyle bir yasaya oy vereceklerine inanmıyorum) parmak kaldırıp yasa hükmü haline getirdikleri uygulamanın iki örnekle nelere malolduğuna...

1 Mart 2001'de Bağkur'dan aldığı döküme göre borcu 3 milyar 744 milyon 247 bin lira olan bir sigortalının 15 Ağustos 2001'deki yani 5 ay sonraki borcu 6 milyar 92 milyon 385 bin liraya fırladı...

Geçen yıl 980 milyon 670 bin lira borç çıkarılan bir esnafın önüne, taksitlendirme için gittiğinde 6.5 milyar liralık bir rakam konuldu...

***
Yüz binlerce örnek içinden seçilmiş bu ikisinden yola çıkarak, böyle bir yasayı hazırlayıp savunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a, bu yasaya oy veren milletvekillerine ve çaresiz uygulamak zorunda kalan Bağkur Genel Müdürü Ferhan Kaptan hanımefendiye sormak istiyorum;

Dünyanın hangi ülkesinde, hangi hukuk sisteminde bir borç 5 ay içinde ikiye katlanır? Hangi ülkede ve sistemde bir yıl içinde 7 kat tırmanır? Ve hangi demokratik ülkede böyle geriye doğru borçlandırma sistemi uygulanır?

***
Esnafın, işadamının önüne ödeme gücünü aşan, hatta birçok serbest çalışanın bütün birikimini bile verse altından kalkamayacağı rakamlara ulaşan borçlar çıkararak bu paraları tahsil etme yoluna gidenler bilmelidirler ki; yaptıkları zulümdür... Krizin vurduğu yüz binleri bitirmenin, yok etmenin, hepsine kepenk indirtmenin en kestirme yoludur...

Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan bu sıkıntıyı, yüz binlerin uğradığı zulmü görüp, bu sistemden vazgeçilmesini öngören bir yasa tasarısı hazırlamalıdır... Eğer bunu yapmazsa; üyesi olduğu hükümete, kapısına icra gidecek yüz binlerce Bağkurlu'nun hapsedileceği yeni cezaevleri inşa edilmesi teklifinde bulunmalıdır...

***
SON SÖZ: Türkiye Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'na sesleniyorum; üyelerinize eziyet ediliyor Başkan... Elinizi lütfen çabuk tutun...

BİR SORU

Niye Turkey?
Türkiye - Letonya basketbol maçını izlerken skorborddaki yazı dikkatimi çekti:

Turkey!

Neden Türkiye değil de Turkey?

Bilen beri gelsin.

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır