kapat
02.09.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )

Uysallığın sınırı

Bir Hint hikâyesinin kahramanları, "yılan" ile ona akıl veren, eğitmeni "bilge"dir. Yılanın yaşadığı ikilem üzerinden "insan doğası"nın "ifratla tefrit" arasında gidip gelme özelliği ve "uysallığın sınırı" anlatılır. Hikâyenin "fonunda" da "büyük insan kalabalığı" vardır.

***
Bir yılan, kendi mekânı bellediği geniş bir alanda her gelen geçeni korkutmakta, ısırmaktaymış. Çocuk, kadın, yaşlı dinlemez, bölgesine giren herkese saldırırmış. Kendisini öldürmek için üstüne gelenlerden de her seferinde kurtulmayı başarırmış.

Sonunda çevrede yaşayan insanlar, bir türlü kurtulamadıkları bu yılandan iyice bıkmışlar ve yörenin en bilge kişisinin kapısını çalmışlar. Yılanın yaptıklarını sıralamışlar, acımasızlığından yakınmışlar. Anlatmışlar ve söz vermişler ki, eğer insanlara zarar vermeden o bölgede yaşamaya devam ederse, kendileri açısından bir sakınca bulunmamaktadır, onlar yılanı öldürmeye kalkışmayacaklardır.

Yaşlı bilge, insanların anlattıklarını dinledikten sonra yılanın mekânı olan bölgeye gitmiş ve beklemeye başlamış. Bir süre sonra yılan çalıların arasından çıkmış, bilgenin yanına sokulmuş. Bilge önce bir süre konuşmadan durmuş, yılanın kendisine güvenmesini beklemiş. Sonunda yılanın sakinleştiğini hissedince de, ona güven verecek bir üslupla konuşmaya başlamış.

Bu dünyada yaşamak için, beslenmek için bu kadar şiddet kullanmaya ihtiyacı olmadığını, insanlara herhangi bir zarar vermeden de yaşayabileceğini anlatmış. Şiddet kullanmanın kötü bir şey olduğunu, canlı öldürmenin en büyük kötülük olduğunu tekrar tekrar anlatmış.

Bilge güzel güzel anlattıkça, yılan da iyice can kulağıyla dinlemeye başlamış.

Bilgenin sözleri bitince, çok etkilenmiş olan yılan, kafasının değiştiğini söylemiş ve bambaşka bir yılan olacağına söz verip tekrar çalıların arasında kaybolmuş.

Ve sözünü tutmuş. Bölgesinde sakin sakin geziyor, gelip geçen hiç kimseye saldırmıyormuş.

Ama, yılanın sözünü tuttuğunu, iyice uysallaştığını gören insanların havası değişmeye başlamış. Kimi geçerken bir tekme savuruyor, kimi de herşeye rağmen yanına yaklaşmaktan çekinerek uzaktan taş atıyormuş. Hatta çocuklar, çalıların arasında bağıra çağıra yılanı kovalamayı sürekli bir oyun haline çevirmişler.

İnsanlardan devamlı kaçmaktan bezmiş, gövdesinin her yanı yediği tekmeler ve taşlardan yara bere içinde kalmış olan yılan, kendisine yapılanlar nedeniyle gururunun kırıldığını da düşünüyormuş.

Sonunda bilge ile tekrar konuşmaya karar vermiş. Gitmiş, olanı biteni anlatmış: "Bana söylediğin herşeyin gereğini yaptım. Suç işlemeyi, insanlara zarar vermeyi, öldürmeyi bıraktım, bambaşka bir yılan oldum. Gel gör ki, artık benden korkmayan insanlar, beni sürekli dövüyor, hırpalıyorlar. Ne yapayım ben şimdi?"

"Bunun cevabı çok basit" demiş bilge, "Ben sana 'insanları ısırma, öldürme, gelen geçen herkese saldırma' dedim. Ama 'tıslama, dişlerini gösterme' demedim..."

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır