kapat
02.09.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )

Bu dünya bir penceredir

İki yıl önce gazeteci bir arkadaşım diyordu ki: "Yahu nesini ciddiye alıyorsun bu toplumun? Sol parti adını alanlar solcu değil, liberalim diyenler liberal değil. Tamamen şaşırmış bir ülke! Gerçek bildiğimizin çoğu yalan, yalan denilenler ise gerçek! İyisi mi boşver!"

Oysa boşvermek, bizim dönemde yetişenler için küfür gibi bir şeydi. Hiçbir şeye boşveremezdik biz.

İlle bir misyonumuz olacaktı. Attığımız her adımda toplum yararını gözetecektik.

Daha sonra post-modern dönemin çocukları, bizim bu bağımlılığımızdan kurtuldular. Onlar daha bireysel, daha özneldiler.

Ama biz kaç yaşına gelirsek gelelim, dünyayı onların gözleriyle seyretmemize olanak yok.

Bu bakımdan, hâlâ "boşveremiyoruz!"

***
Ama Dünya'yı uzaydan gözleyen astronotun söyledikleri de yabana atılır gibi değil.

Yerküremiz bir toz bulutunun altındaymış; giderek de daha çok kirletiyormuşuz bu gezegeni.

Yeşil alanların azaldığı uzaydan açıkça görülmekte imiş.

Astronotun bulunduğu noktadan baktığınız zaman Üzeyir "Garip" cinayeti görünmüyor. Anayasa değişikliği de seçilemiyor o uzaklıktan, 30 Ağustos resepsiyonu da!

Sadece, mavi renkli ve tozlarla kaplı bir portakal görünüyor.

Carl Sagan "Soluk mavi bir nokta" diyordu dünyamıza.

***
Ya biraz daha öteye giderseniz. Oradan Dünya da görülemiyor. Sadece bizim de ufak bir parçası olduğumuz güneş sistemini seçebiliyorsunuz.

Ya biraz daha uzaklaştığınız zaman ne oluyor?

Milyonlarca galaksi arasında güneş sistemi o kadar minicik kalıyor ki, uçsuz bucaksız bir kumsaldaki kum tanesi haline dönüşüyor.

Ya daha ötesi!

***
Mekân açısından böyle de, zaman boyutunda nasıl durum?

Geceleri bazı yıldızlara baktığımız zaman, o yıldızın artık orada olmadığını, milyonlarca yıl önce gittiğini ama ışığının bize ancak ulaştığını biliyoruz.

Işık milenyumları boyutunda dünyamızın ömrü de bir su sineğinden fazla değil.

Ya bizim hayatımız?

***
Zaman ve mekân açısından hiçbir önem taşımayan, hiçbir büyüklük ifade etmeyen ömürlerimizi amma da ciddiye alıyoruz ha!

Sanki evren bizden soruluyor, sanki sonsuza dek yaşayacağız!

NASA'da Güneş ve Mars projelerini yöneten arkadaşım Şeyh Dierra diyordu ki: "Dünya tarihinde insan soyu kısacık bir ana sığıyor ve mutlaka ortadan kaybolacak."

Dünya da kaybolacak!

Bu zaman ve mekân bilincine sahip olsak, yaşamamız için hiçbir sebep kalmazdı ortada ama hepimize ego denilen bir içgüdü verilmiş.

Mantığımızla bunları düşünüyor ama yüreğimizle, hayat denilen kısacık ana dört elle sarılıyoruz.

Sarılalım, sarılalım ama bu kadar fazla abartmanın da bir anlamı yok.

Halk türküsünde denildiği gibi: "Bu dünya bir penceredir - Her gelen baktı geçti!"

Biz de bakıp geçiyoruz.

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır