kapat
01.09.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor
www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )

Barış kültürü

Her yıl 1 Eylül'de kutlanan Dünya Barış Günü, bize barıştan ne kadar uzaklaştığımızı hatırlatması bakımından yararlı.

Barıştan uzaklaşıyoruz çünkü hepimiz bir savaş kültürü içinde eğitilmiş ve yetiştirilmişiz. Duygularımız, düşüncelerimiz, alışkanlıklarımız, isteklerimiz ve tepkilerimiz savaş koşullarında olgunlaşmış.

Çocukluktan edindiğimiz savunma ve saldırı duygularını, acımasız rekabete son derece açık, tehlikeli bir cangıl beslemekte.

Yeni eğitim araçları olan televizyonlar her gün saatlerce şiddet ve vahşet sergiliyor. Bir çocuk 15 yaşına gelinceye kadar binlerce insanın, en acımasız biçimde oldürülüşünü seyretmiş oluyor.

Bir kadın ve erkeğin öpüşmesini yasaklayan televizyon ahlâkı, beyinlerin patlamasını, gözlerin oyulmasını hoşgörüyle karşılıyor.

Oysa birinci durumun en ekstrem sonucu; bir çocuk doğmasıdır.

Ama nedense bizim modern kültürümüz ölümü, doğumdan daha kabul edilebilir ve seyredilebilir kılıyor.

***
1996 yılında Paris'teki UNESCO merkezi beni büyükelçi yaptığı zaman, bu unvandan çok "Barış Kültürü" programında görev verilişine sevinmiştim.

UNESCO ana sözleşmesinde yer alan şu cümle çalışmalarımıza ışık tutuyordu: "Bütün savaşlar insanoğlunun zihninde başlar. Öyleyse barış da zihinden başlayabilir."

Dünyadaki okul eğitimi ve popüler kültür araçlarının "savaş kültürü" ile biçimlendirildiğini saptıyor ve bunu "barış kültürü" ne dönüştürebilmeyi amaçlıyorduk.

Dünyanın birçok ülkesinde çalışmalar yaptık. Bazı Latin Amerika, Asya ve Afrika ülkeleri okul sistemlerini "barış kültürü"ne göre oluşturarak ulusal eğitim programı olarak kabul ettiler.

Acımasız savaş sırasında eğitim olanaklarından yoksun kalan Bosnalı çocukların, değişik ülkelerde hızlandırılmış kurslardan geçirilmesini örgütlemekle başlayan görevim, bugün de devam ediyor.

Ve karınca kararınca da olsa, dünya barışı için uğraşanların arasında yer almak ömrümün en büyük mutluluklarından birini oluşturuyor.

***
Ama ne yazık ki, dünyada etkili olan "barış kültürü" programını Türkiye'ye doğru dürüst taşıyamıyoruz.

Eğitim sistemimiz buna kapalı.

Birleşmiş Milletler'in ilan ettiği "Barış Kültürü Yılı" bile, bizde gerekli yankıyı bulamadı.

Ben bunu son derece şaşırtıcı buluyorum.

Çünkü savaşın acılarını iyi bilen Gazi Mustafa Kemal, "Yurtta barış, dünyada barış!" sloganını bu ülkenin ana ilkelerinden birisi haline getirmişti.

Toplumsal dengelerin iyice bozulduğu ve iç barışın ciddi tehditler altına girdiği bu dönemi hepimiz kaygıyla izliyoruz.

Kutuplaşmanın arttığı Türkiye'yi inzibat tedbirleriyle korumak çok zordur.

Bir an önce toplumsal barışın, diyalogun ve çoğulcu demokrasinin yolu açılmalı.

Ama ne yazık ki devletin 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlamalarına yaklaşımı bu konuda fazla umutlu olmamıza izin vermiyor.

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır