Ben size bir şey söyleyeyim mi; Türkiye'nin sorunlarıyla ilgilenenlerde, iyice bir azalma başladı...
20-30 yaş kuşağı zaten, "günü kurtarma"yla, "gününü gün etme" arasında salıncaklanıyor; bilemeyiz yüzde kaçı ziyan olup gidecek, yüzde kaçı başarabilecek evrensel değişimle bütünleşebilmeyi...
Genç kuşak dışında da, artık değişik çevre ve kesim bireyleri; toplumsal sorunlara boş verip, kendi başlarının çaresine bakma derdindeler... Yerden göğe kadar da haklılar...
En az daha 20 yıl süreceğe benzeyen öcülü ve umacılı çalkantılar içinde, gemisini kurtaran kaptan, paçasını kurtaran aslan sayılacak...
Türkiye'nin ne kapıldığı ekonomik tayfun çok şaşırtıcı, ne de tayfunla birlikte ortaya çıkmaya başlayan ülkenin gerçek yüzü..
Bir toplum düşünün ki, "böyle gelmiş, böyle gider"e inanmış...
Bir toplum yönetimi düşünün ki, alışkanlıklarına uymayan her yeni aranışı, "şimdi sırası değil, durup dururken icat çıkarma" diye, hemen engellemeyi adet edinmiş...
Bir toplum düşünün ki, daha dört yüz yıl önce, en ünlü ozanlarından Fuzuli; İstanbul Sarayı'na yazdığı bir mektupta "Selam verdik, rüşvet değildir diye almadılar" demek zorunda kalmış..
Bir toplum düşünün ki, edebiyatta Batı'laşma dönemi sayılan Tanzimat Edebiyatı'nın önde gelen kalemi ve siyasetçisi Ziya Paşa; aynı kırgınlıkla fiskelemiş yönetici takımını:
Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüp (sorumsuzluk) bulunur hanelerinde
Ve bir toplum düşünün ki, nerdeyse yine yüz yıl önce, siyasetteki talancılara Tevfik Fikret, yanan bir yürek öfkesiyle şöyle haykırmış:
Bu sofracık efendiler Ğ ki yutulmaya hazırdır
Huzurunuzda titriyor Ğ şu milletin hayatıdır.
Şu milletin ki muztarip, şu milletin ki muhtazır (can çekişen)
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin yutun hapır hapır
Yiyin efendiler yiyin; bu sofra iştahı sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Kim neyi neden okusun ki?
Hâlâ daha ihsân-ı şâhâne bekleyen milyonlarca köylü, yani kul yığınları..
Hukuk bilincinden yoksunluğun, "yargısız infaz" haberciliğinde sürüp giden cellatlığı..
Ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hilmi Özkök'ün bir müjdesi:
- Bir günde zengin olma dönemi bitti.
Bendeniz Hilmi Paşa'dan daha insaflıyım. Kişi isterse yarım günde zengin olsun; ancak paranın kaynağı saydam olsun. Ve yüzde 30 komisyon almak için, hastalarını gereksiz yere pahalı sağlık testlerine yönlendiren "doktorcuk" türü zenginlik olmasın...
Kimlerin batacağı, kimlerin çıkacağı belli olmayan ekonomik çalkantılar, daha en az sürer 20 yıl...
Önümüzdeki 20 yıl içinde gemisini kurtaran kaptan, paçasını kurtaran arslan...
Derken yavaş yavaş global sermaye yatırımları başlar. Kendi alanında evrensel kalitedeki kadroların yaratacağı, saydam ve tutarlı yeni bir döneme geçilir...
Çok daha güvenli, çok daha palavrasız, çok daha doyumlu, çok daha ahenkli bir dönemi paylaşmaya başlar insanoğlu..
Sakın bana, Fikret'in sesiyle:
"İnan Haluk, ezeli bir şifadır aldanmak"
Demeyin...
Dünya kötüye gitmez, Türkiye de gitmez...
Biz sadece sinsi talanlarla iri yalanların daha çabuk arıtılmasını istemiştik... Hepsi bundan ibaret.
Magazin
