Halk, siyasetçilere güvenmiyor. Partiler ve seçim kanunları
değişmeden kaderinin değişeceğine inanmıyor. Bu istemi mutlaka
cevaplamak gerekiyor. Aksi halde halkın gazabı ilk seçimde statükocu
partileri tasfiye edeyim derken rejimi tehlikeye sokacak sonuçlar
yaratabilir.
TÜSİAD Başkan Yardımcısı Aldo Kaslowski geçenlerde "maalesef ülkenin
gerçek ihtiyaçlarından kendisini koparmış bir siyasetçi sınıfına
sahibiz" dedi.
Doğrudur, çünkü siyaset, devlet rantını paylaşan kesimin çıkarlarını
temsil eden bir kurum olarak yapılandı.
Enflasyonun körüklediği gelir çekişmesi, baskı ve hileyi bu amaçla
kullanırken, uzmanlaşmış siyaset profesyonelleri yarattı.
Anadolu Ajansı'nın Hazine yetkililerini kaynak gösteren bir
değerlendirmesi, siyaset kurumunda Partiler ve Seçim yasaları
değişikliği ile yapılması talep edilen reform için "uygun bir
iklim"in doğduğunu haber veriyor:
"Şu anda bütçede kaynak olarak dağıtılabilecek çok fazla şey kalmadı.
Siyasetçinin oyun alanı daralıyor.."
Yani anahtar uydurup kasayı açsalar bile içinde para bulamazlar!
Ayrıca bu olguyu, IMF denetimi ve denetimin dayattığı şeffaflaşma da
destekliyor. Marifet, para dolu bir Hazine'yi yağmalama niyeti
taşımayan bir siyaset sınıfı yaratmaktır.
Partiler ve Seçim kanunu değişikliği de bu amacın en öncelikli aracı..
Bugünkü meclis, Hazine'den geçinme kuralına göre seçilmiş bir
meclistir. IMF çekip gidince, devletin olanakları artınca eski
rollerine dönmek isteyeceklerdir.
O nedenle kriz geçmeden, IMF denetimi tavsamadan bu reform
gerçekleştirilemezse tren yine kaçacaktır.
Koalisyon liderleri, Anayasa değişiklikleri için Eylül'de toplanacak
meclisin gündemine mutlaka bu reformu da koymalıdırlar.
isarier@sabah.com.tr