|
|
|
Gurbetten şöhrete
Kimi bir kıza aşık olup tuttu gurbetin yolunu, kimi gözlerini gurbette açtı hayata. Vatanlarına döndüklerinde ise bambaşka bir ortak kader bekliyordu onları: Şöhret
Mansur Ark'ın gurbet macerası Antalya'da animatörlük yaparken bir Alman kızla tanışıp ona aşık olmasıyla başladı. Almanya'da yaşamaya karar verdi genç sevgililer ve 1989 yılında tuttular gurbetin yolunu. Kız arkadaşının bir evi olmadığı için dil problemine bir de ev problemi eklendi. Başını sokacak bir evi de, o ülkenin dilini de ancak bir yılda 'çözebildi'. Ama o, Almanlara göre bir 'kara kafa'ydı ve ikinci yılında hem de yanında kız arkadaşı varken baseball sopalarıyla saldıran yabancı düşmanlarına karşı çaresiz kaldı. "Ben ağlamayı orada öğrendim" diyor Mansur ve ekliyor... "Bir de Türkiye'yi çok sevmeyi..."
KİLİSE KOROSUNDAKİ TÜRKÜCÜ
Belçika'da doğan ve 21 yaşına kadar orada yaşayan Kubat ise bir katolik okulunda eğitim gördü. Her pazar yanık sesiyle kilise ayinlerinde şarkı söylese de yine 'kaybolmadı'. Tüm gurbetçi çocukları gibi iki kültür arasında gidip-gelmekle geçiyordu günleri. Ama biliyordu ki Avrupalılara ne kadar uyum sağlarsa sağlasın hep bir 'yabancı' olacaktı. "İstanbul'da doğup, Türkiye'de yaşamak isterdim. Avrupa'daki pekçok ikinci kuşak uyum sağlar görünmek için haç takıp dolaşıyorlar" diyor Kubat soruyor: "Hiç gurbetin iyisi olur mu?.."
GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI ZOR
Ve Rafet El Roman... Yedi yaşına kadar elinde çakısı dağ-bayır dolaşan başına buyruk, kendi tabiriyle 'biraz vahşi' bir köy çocuğu. Ömrünün 21 yılı Almanya'da geçmiş. Anne-baba hasretiyle geçen ilk çocukluğunun ardından yedi yaşında gurbetle tanıştığında uzun yıllar arkadaşsız kalacağı hiç gelmemiş aklına. Bir sürü değişik işe girip çıkmış, kendi parasını kendi kazanmış ve kazandığı paraları hep 'en büyük aşkı olan müziğe' yatırmış. "İki ülkenin kültürü de kurumları da çok farklı.. Orada devletin güvencesindesiniz. Yeteneklerinizi geliştirmeniz için her türlü olanak sunuluyor. Burada durum bambaşka..." diyor Rafet.
*Mansur Ark:Aşkımın peşinden gittim
"Animatörlük yaparken bir kızla tanıştım. Aşık oldum ve Almanya'ya gittim. Fazlaca esmer olduğum için Frankfurt'un merkezinde ev tutamadım. Temizlikçilik yaptım. Depo görevlisi olarak çalıştım. Son işim evlere hazır mutfak montajı yapmaktı. Yurtdışında davetsiz misafir olarak göze batıyor ve tepki çekiyorsunuz. Almanya'daki ikinci yılımda baseball sopalarıyla dazlakların saldırısına uğradım. Yurtdışında yabancı, Türkiye'de ise vatandaş olmak zor."
*Kubat: Türkiye'de büyümek isterdim
"Her pazar kilisedeki ayinlerde şarkı söylerken, ailemden müslüman-Türk kültürünü aldım. Öğrenim gördüğüm kolej katolik okuluydu ve tek Türk bendim. İstanbul'da doğmak ve Türkiye'de büyümek isterdim. Bizler, Avrupa'da aile ile sokak arasında kalan kuşağız. Ailem ve birçok arkadaşım Belçika'da olduğu için irtibatımı kesmiyorum. Belçika'ya sürekli gidip geliyorum. Orada anılarım var. Ne Belçika'dan ne de Türkiye'den kopabilirim."
*Rafet El Roman: Çocuktum ve arkadaşsız kaldım
"Köyde büyümüştüm. Her köy çocuğu gibi ben de biraz başıma buyruktum yani. Elimde çakı dağ, taş dolaşıyordum sabahtan akşama kadar. Yani özgür ve vahşiydim. Yedi yaşında gurbeti yaşadım. Gittiğim yıl çektiğim sıkıntıyı anlatamam. Özellikle çocukken arkadaşsız kaldım. Yedi yaşında ve arkadaşı olmayan bir çocuk. Gurbette çoğu zaman ülkenize özlem duymak ile orada yaşamak arasında gidip geliyorsunuz."
Alper URUŞ-Öge DEMİRKAN
|
|
|
|