kapat
01.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.iku.edu.tr
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )

"İçimdeki kasap"

Miloşeviç'in Lahey yolunda çekilen fotoğrafları, yüreğinde insan sevgisi, adalet duygusu olan herkes gibi benim de içimi serinletti.

Balkanlar'da yaşanan kanlı on yılın baş sorumlusu, uluslararası toplumun mahkemesi önünde hesap verecek. Uluslararası bir mahkeme, ilk kez bir devlet başkanını işlediği insanlık suçlarından dolayı yargılamış olacak.

Sırp Kasabı, dün girdiği o kırmızı tuğlalı lüks hapishaneden muhtemelen artık hiç ama hiç çıkamayacak. Hak yerini bulacak.

Bütün bu gelişmelerden memnun olmamak mümkün mü?

Ama yine de bir terslik, mide bulandıran bir yan var bu işte; "ver haydutu / al doları" denkleminde...

Miloşeviç'in uluslararası bir mahkemede yargılanması iyi, ama Sırplar'ın bunu para zoruyla kabul etmesi kötü ve gayrı ahlaki...

Sırp halkı, kendi içinden çıkardığı bu insan kasabının, uluslararası toplum karşısında hesap vermesi gerektiğine, kendi isteğiyle, kendi iradesiyle karar vermiyor. Uluslararası kamuoyuna karşı böyle bir sorumluluk duyduğundan, Miloseviç'in işlediği suçun, sadece Balkan halklarına karşı değil, bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu kabul ettiğinden yapmıyor bunu.

Sadece, para sıkışıklığından, Batı'nın ocağına düştüğü için yapıyor.

Ve daha da kötüsü, bu teslim işini böyle bir bilinçle yapmadığından, Miloşeviç'i Batı'ya teslim ederken, kendisinin de paylaştığı bir suçu bir kişiye ihale etmiş; onu kollektif bir suçun tek kurbanı haline getirerek "paçayı kurtarmak" gibi bir oportünizm sergilemiş oluyor.

Ekimdeki "Belgrad Devrimi" günlerinde yazdığım bir yazıda şöyle demiştim:

"Büyük Sırbistan hayali sadece Miloşeviç'in hayali değildi. 1990'da onu tek başına iktidara taşıyan bu halktı. 1999'da Kosova için NATO'ya kafa tutarken de Sırplar'ın büyük çoğunluğu arkasındaydı. Eğer NATO saldırıları sonunda birliklerini Kosova'dan çekmek zorunda kalmasaydı bugün ülke içindeki durumu farklı olacaktı. Ama öyle olmadı. Miloşeviç yenildi. (...)

Miloseviç Sırp halkının ırkçı yüzüydü. Sırplar Miloşeviç'in iktidarında kendi ırkçı milliyetçi yüzlerini görüyor ve artık bu yüzden rahatsız oluyorlar. Onu alaşağı ederek artık kendilerine bir yük haline gelen ve uluslararası planda tecride yol açan bir imajı değiştiriyorlar. (...)

Bugün Kosova yenilgisinin travmasını ve uluslararası toplum tarafından dışlanmanın acısını birarada yaşayan Sırplar, hem kendi kimliklerini yeniden gözden geçiriyor hem de dünyayla barışmaya çalışıyorlar. Bu barışmanın ön şartı da kendi içlerindeki ırkçılığın en tipik temsilcisi olan Miloşeviç'ten kurtulmak."

İşte şimdi Sırbistan Bakanlar Kurulu, uzun tartışmalardan sonra ve zor bir kararla, bu "kurtulma" operasyonunda bir adım daha atıyor ve bundan 9 ay önce Koştunitsa'nın "asla olmaz" dediği bir şeyi yaparak Miloşeviç'i Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne teslim ediyor.

Ama bunu, hakkaniyet ve adalet adına değil, pazarlıkçı bir tüccar edasıyla, parasal çıkarı için yapıyor.

Böyle bir bilinçle yapmadığı için de, kendi "içindeki kasap"la herhangi bir hesaplaşma yaşamıyor.

Milli sınırların, yerel caniler için sığınılacak limanlar yaratmaması; evrensel adaletin suçluları o milli sınırlar içinden de çekip çıkarabilmesi ve cezalandırabilmesi, dünya halkları için önemli bir ilerlemeyi ifade ediyor.

Ama bu gerçekleşirken, halkların bir başka türlü yozlaşmasına da yol açmamak gerek.


Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.