kapat
01.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.iku.edu.tr
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )

Talanla yalana hız verelim, yazarları çarmıhlara gerelim

Adalet Ağaoğlu'na ilk rastlayışımda, kendisine dünya sanat tarihinde hiçbir heykelcinin aklına gelmemiş, değişik heykel konularından söz açacağım...

Adalet, tadına varır bu tür konuların.

Evdeki salonun bir köşesine yerleştirilmiş, orta büyüklükteki bir masanın üstünde minik heykelcikler; şimdiye dek hiç işlenmemiş konularda...

Örneğin, secdeye yatmış bir hanımın arkadan yapılmış bir heykelciği; adı, "Cennet yolu"...

Onun yanında, bir zafer bayrağı gibi hışımla ayağa kalkmış "yazılı bir kağıt"la, dibinde ikiye kırılmış bir kalemin heykelciği; adı "Türk edebiyatı"...

Onun yanında, bir genelev fedaisinin heykelciği; adı "Pezevenk bir kahraman"...

Onun yanında bir solucan ve bir karga heykelciği; adı "vatandaş ve kurtarıcısı"...

---Onun yanında Rodin'in ünlü porno heykelinin minik bir kopyası; ve sadece değiştirilmiş adı; "Politikacı iş başında"...

Adalet Ağaoğlu'yla böyle bir proje geliştirseydik; belki belediyeler de, bazı örneklere ilgi duyar ve kent alanlarına daha büyüklerini dikerlerdi onların...

Böylece dünya tarihinde, düşünce özgürlüğünü, kent alanlarındaki anıtlarda somutlaştırmış tek ülke olurduk....

Ertesi gün de Avrupa Birliği'ne girip, göbeğine otururduk...

Haa aklıma bir konu daha geldi, minik bir büzük heykelciği; adı, "Sıkı mı?"..

Belki bu sonuncuyu dikerler Ankara'da; parlamentonun karşısındaki bir yerlere...---

Rivayete göre "Sinsi talanlar ve iri yalanlar nasıl kamufle edilir?" adıyla bir kitap yayınlanmış...

Siyasetçiler, kitabın yazarını dava etmişler, "bizim nutukları çalıp, kendi adıyla yayınlamış" diye..

Ve kazanmışlar davayı...

Üç şarapçı oturmuşlar, şaraplarının kalitesiyle övünüyorlarmış.

Biri:

- Benim şarapların üstüne yoktur, diyormuş. Bir kadeh içtin mi, tamam. Hemen kafayı bulur, unutursun dünyayı..

İkincisi:

- O da bir şey mi, demiş. Benim şarabı içmeden, hafif kokladığın an, zom olursun. Çok üst kalitedir bizim şaraplar...

Üçüncüsü susuyormuş.

- Sen neden susuyorsun, senin şaraplarda iş yok mu, demişler..

Üçüncü şarapçı:

- Ne anlatayım ki, demiş. Geçen gün bizim mahzende bir şarap fıçısını taşırken bir damla döküldü yere; o sırada oradan geçen bir fare, şarabın damlasını yalayınca, birden ayağa kalkıp, bağıra bağıra, göğsünü yumruklamaya başladı:

"-Nerede o kedi? Hemen getirin kediyi, şimdi becereceğim onu..

Enver Paşa döneminin kahramanlık şiirleri yazmakla ünlü bir ozanı da; bu öyküyü duyunca dayanamamış ve "Kahraman" adlı şu şiriri yazmış:

Vatan sana mahzendi, mırnavlardı düşmanın;

Özgürlük şarabından içince bir yudumcuk,

Birdenbire şahlandın, ödü koptu dünyanın;

Becerdin kedileri, sindi Tekir'le Boncuk.

Aşk-ı vatan akınca bir farenin kanından

Bir kahraman çıkardı bir mahzen sıçanından...

Enver Paşa, şiiri çok beğenmiş; yeni kuşakların da ezberleyip, mahzen farelerinin kahramanlığından ders almaları için, onu okul kitaplarına koydurtmuştu..

Neyse ki İttihatçılar'ın, hamasetçiliği ön plana çıkaran politikaları silinip gittiğinden beri; artık böyle saçma şiirler okutulmuyor gençlere...

Ne mutlu onlara...


Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.