 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
Magazin |
|
Astroloji |
|
|
|
Para Durumu |
|
Hava Durumu |
|
|
|
Bizim
City |
|
Sizinkiler
|
|
|
|
Sarı Sayfalar |
|
İstanbul |
|
|
| Cumartesi Eki |
|
Pazar Eki |
|
|
|
Künye
|
|
E-Posta |
|
Reklam |
|
Arşiv |
 |
  
Tüy güzelliği evden hamama, huy güzelliği Rum'dan Şam'a..
Tahminime göre "kendinden zoru olan" kadınlarımız iki vakte kadar duaya kuvvet verecek.. Onların bu halleri yüzünden de estetik cerrahi sektörü maddi zarar görecek..
Şimdi karşıma dikilip, durduk yerde böyle iddialaşmamın sebebini sormayın.. Bir bildiğim var ki konuşuyorum..
Bildiklerimin bir tanesi şu.. Kadın milleti kadar kendisini inceleyen başka bir mahlukat türü yoktur.. Koyduğu makarna suyunun kaynamasını beklerken bile, tencere kapağından sıfatına bakıp kendisini seyreder..
- "Burnum şöyle olsaydı, çenem altta dursaydı.." diye kendi kendine söylenir..
- "Yardımcı olabilir miyim hanımefendi?" diye sorar.. Neyin yardımını edeceksin? Lale'nin baktığı senin malların değil ki.. O vitrin camından yansıyan kendi görüntüsüne takılmış, özellikle de burnunun belli bir açıdan nasıl gözüktüğünü çözmeye çalışıyordur.. Parmağını ikide bir burnunun ucuna koyup sağa sola çevirmesi ondandır.. Yazın ilk belirtisi.. Lale'yi bu işin prototipi olduğundan dilime doladım.. O kendisiyle sorunlu bütün kadınları temsil eder.. Bir takıntısı da yanık tendir.. Yazın başlamasıyla birlikte sabahın erken saatlerinde Yeşilköy'deki evinin çatısına çıkar, akşam alacasına kadar güneşin altında yatıp kendini telef eder.. Her yaz bu böyledir.. Millet yazın geldiğini leyleklerin öçünden bilir.. Yeşilköy ahalisi ise Lale'nin dama çıkıp tünemesinden.. Lale'nin çatıdaki daimi varlığı, güneşe emanet ettiği mayolu bedeni; seçkinlerin oturduğu Yeşilköy'de bir süre tedirginlik yaratmış.. Komşularından bazısı damda yayılan bu nesnenin Lale'nin güneşe muhtaç bedeni olduğunu bilemediklerinden başka yorumlar yapmışlar.. Kimi damda kış için biber kurutulduğunu sanmış, kimisi domates.. Çünkü Lale dama bir yatıyor, akşam ezanı okunana kadar bir santim kımıldamıyor.. Uzaktan görüntüsünü sökemeyen milletin aklına da haliyle damda biber, domates kurutulduğu ihtimali geliyor.. - "Bu semtte çatıda biber kurutulur mu? Balkonda inek de beslesinler bari.." diye homurdanmaları bu sebepten.. Lale vak'asını, yazıya girerken ettiğim lafın kuyruğunu bağlamak için anlattım.. Kadın kısmının niye duaya kuvvet vereceğini belletmek için..
Amerika'dan geliyor haber.. Atlanta'da yaşıyan Melinda Pankhurst adında bir kadın varmış.. 29 yaşında olduğu söylenen bu kadının söylemesi ayıptır, göğüsleri küçükmüş.. Haberde tam ebatını vermiyor.. O yüzden küçüklükten neyi kastettikleri belli değil.. Lakin bilinen o ki kadın bunu kendine dert edinmiş.. Estetik cerrahlara verecek parası olmadığından oturduğu yerden dua etmeye başlamış.. Durup durup "Allahım benim göğüslerimi büyüt.." diye yakarıyormuş.. Kendi başına yalvardığı yetmemiş gibi tutmuş, kilisenin rahibine de bela olmuş.. Adama "İlle sen de birşeyler söyle, yukarıda nazın geçer.." diye tebelleş olmuş.. Rahip "Kızım, işler yukarıda senin bildiğin gibi değil.. Meleklerin işlettiği bir estetik cerrahi kliniği filan yok.. Ayrıca böyle münasebetsiz bir istek insanı günaha sokar.." diye diller dökmüş ama nafile.. Memesi küçük Melinda Hanım dinlememiş.. Duanın dozunu arttıra arttıra günleri tamamlamış.. Sonra ne mi olmuş? Gazete haberinin yalancısıyım.. Kadının göğüsleri üç haftada yarı yarıya büyümüş.. Hazır duası da var.. Amerika gibi yerde, kadının biri "Dua sayesinde memelerim büyüdü.." der de medya leşkerleri peşini bırakır mı? Atlanta'nın Reha Muhtar'ı kadını bulup televizyona çıkarmış.. Memesi küçük, imanı büyük Melinda Hanım da anlatmış: - "İncil'in bir bölümünde kule gibi göğüsleri olan bir kadından söz edilir.." diye başlamış lafına.. Gerisini de şöyle getirmiş: - "Her gün Tanrı'ya ne olur bana da böyle göğüs ver, diye yalvarıyordum.. Dualarım kabul edildi.. Göğüs ölçülerim üç haftada B-70'ten, C-80'e çıktı.." Bu haberin bizim kadınlar arasında yayılmasına üç gün veriyorum.. Dördüncü günden itibaren de göğün mübarek katlarına manevi arzuhaller yükselecektir.. - "Ne olur burnum biraz yukarı kalksın.." - "Karnımdaki yağları aldırmak istiyorum.." - "Tanrım slikon taktırmak çok pahalı, umudum sende.."
Çağdaş bilimin ve ilahiyatçıların açıklayamadığı bir konuyu bir kadın mantığı şipşak çözer.. Mudanya'nın köylerinden birinde Bizans döneminden kalma bir kilise görmüştüm.. Kilise dedimse kalıntı filan değil.. Taş bina olduğu gibi duruyor.. Anadolu İslamlaştıktan sonra bu toprakların yeni sahipleri, kilisenin yanına bir minare dikip, cami yapmışlar.. Kapısının güneye bakması dikkatimi çekti.. Bir de güneye bakan kapının, bina camiye dönüştürüldükten sonra açılıp açılmadığı kafama takıldı.. Oradan geçen bir kadına "Burası kilise miydi?" diye sordum.. Derdim, lafı eski kilisenin kapısına getirmek.. Kadın ne soracağımı bilmiş gibi açıkladı: - "Heee! Burası vaktiyle kiliseymiş.. Peygamber efendimiz doğduğunda, kudretinden bina yerinden hoplamış.. Kapısı kıbleye dönüvermiş.." Şimdi buraya bir nokta koyup, başladığımız yere geri dönelim.. "Estetik derdi olan duaya kuvvet verecek.." sözümüzün altını çizerken bu işten ekmek yiyen cerrahları uyaralım: - "Ölü gözünden yaş, imamın evinden aş çıkmaz.." demeyin, bu gidişata karşı tedbirinizi alın.. | ||
