Fazilet, başkalarının yanlışından bile ders almaktır; değil ki kendi yanlışından.. Fazilet Partisi, Erbakan'ın yanlışını tekrar etti.
Demek ki "fazilet" bu parti için içselleşmiş bir yüksek ruhun markalaşması değildi, bir özenti, hatta belki "takiye" idi. Neyse..
Acaba halkı laik-Müslüman diye bölüp bu düşmanlık üstünde siyaset yapmanın beyhudeliği sonunda farkedildi mi?
Bunu zamanla göreceğiz.
Erbakan ümit vaat etmiyor. Tek sermayesi türban olan, 80'ine merdiven dayamış "hoca" bu saatten sonra yeni politikalar üretemez, yeni değerlerle barışamaz.
Beş milyonu aşkın seçmen elbette siyasetten dışlanacak değil. Zaten bunu kimse istemez, istese de boşuna.
Şimdi onlar için önemli olan çağdaş, demokrat bir muhafazakâr parti alternatifinin doğması, İslâm'a, demokrasiye ve ülkeye yararlı olacak bir örneğin yaratılmasıdır.
Bölünmemek tabii ki tercihtir. Ama iflâs etmiş gerici tezlere tutsaklık da akıl kârı değil..
Erbakan partileri, türbanı siyasi bir simge haline getirmeseydi Türkiye'de bugün türban yasağı belki olmayacaktı.
Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) giderek haklarını alacakları hayali ile taraftarlarını avutuyorlar.
Bu konuda uzman sayılan Prof. Dr. Bakır Çağlar, kapatma kararında antilaik eylemler ve onun simgesi türbanın ön plana çıktığını belirterek şu yorumu yapıyor:
"AİHM, önüne gelen türban davalarını reddetti. Bu nedenle FP'nin şansının oldukça düşük olduğu söylenebilir. Avrupa köktenci ve İslâmcı partilere karşı duyarlı.."
Fazilet mirasından birden çok parti çıkması desteklenmesi gereken bir şanstır.
Tayyip Erdoğan, ideolojik değil, Özal çizgisinde bir parti kuracağını söylüyor ve "Sakalı düzgün ve iyi Kur'an okuyan insanlara değil, Türkiye'yi iyi yönetebilecek kadrolara ihtiyaç var" diyor.
Seçtikleri isim "Erdemliler Hareketi"..
Erdem, faziletin Türkçesi..
Belki Türkçesini anlarlar..
Takiye yaparlarsa da kendileri bilir.
Ama Erbakan'la aralarındaki renk, ton farkıyla bile ayrılsa Fazilet'ten kalan seçmen için tarihi bir fırsat doğacaktır.
Cemaat içindeki kulluktan, bireyliğe, vatandaşlığa geçiş, insanlara da, demokrasimize de çağ atlatabilir.
Derviş İzmir'de "Artık büyük zam yapılmayacak" demiş..
Otoyol geçişine yapılan zammın yüzde 200 tutulduğuna bakınca, Derviş'in büyük-küçük ölçüsünden şüpheye düşüyor insan.
Bu zam insafsızdır ve "kuzu gibi millet"i istismar etmek, isyana kışkırtmaktır. Meselâ İstanbul'un Bahçeşehir'inde oturan vatandaşlar, sadece işe gidiş ve dönüş için artık ayda 150 milyon lira para ödeyecekler..
Enflasyonu, haraç alan eşkıya gibi sömüren bir devlet anlayışı olur mu?
Bu soyguna dut yemiş bülbül gibi susan bir belediye dünyada görülmüş mü?
Şehir içinde kalmış otoyollar için özel tarife uygulatmak şarttır ve bu amaçla Ankara'yı topa tutmak, belediyelerin borcudur.
İktidar, oy kaygısı ile işçiye, çiftçiye yeminini bozup kesenin ağzını açacak, sonra bu parayı halkın boğazını sıkarak alacak.
Hani o günler geride kalmıştı?
Magazin
