kapat
12.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )

Bir rüya!

Geceleri hep soğuk terler döktürecek karabasanlar görecek değiliz ya; bazı sabahlar güzel bir rüyanın etkisiyle gülerek uyanmak da mümkün.

Geleneğe uyarak ışığa bakıp anlatıyorum:

Rüyamda bir başka Türkiye gördüm.

Sokakları, caddeleri pırıl pırıl, Boğaz suları güneş ışığıyla billur gibi parıldayan, kokmayan bir İstanbul'la başladı rüyam.

Nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan orta sınıf insanlarının birbirine selam vererek, saygı göstererek, güvenlik içinde dolaştığı bir şehirdi bu.

Köşebaşlarında öbek öbek işsiz delikanlıların toplandığı, tehlikeli görünüşlü bir lumpen şehri gitmiş; yerine kadınlı erkekli bir uygarlığın, yaşamı bir zevk ve kültür imbiğinde damıtan inceliği gelmişti.

Osmanlı yüzyılları boyunca birarada yaşamış olan Müslüman, Hıristiyan, Musevi dinlerine mensup ve binbir soydan, gelenekten süzülerek gelmiş bir kültür çeşitliliği, bu muazzam şehri binbir çiçekli bir bahçeye çevirmişti.

Hepsi de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmakla gurur duyan Türkler, Kürtler, Süryaniler, Ermeniler, Rumlar, Sefaradlar, Lazlar, Kafkasyalılar, Boşnaklar, Arnavutlar, Gürcüler, eski Endülüs uygarlığının en parlak günlerini andıran bir ahengin gergefini dokuyorlardı hep birlikte.

Vapurlarda birbirlerini selamlayan efendi insanların ellerinde gazeteler ve kitaplar vardı.

Ve gazeteler bilgi doluydu.

***
Türkiye Avrupa Birliği'nin saygın bir üyesi olmuştu. Bir Batı kulübündeki ilk Müslüman ülke olmanın yarattığı model, bütün dünyada saygı ve hayranlıkla izleniyordu.

Batılı gazeteciler liderlerimize "Bu mucizeyi nasıl başardınız?" diye soruyorlardı.

Onlar da büyük bir alçak gönüllülükle; "Biz önemli değiliz. Bunu halkın gücü başardı." diyorlardı. "Ne de olsa parti başkanları geçici ama ülke ve halk kalıcıdır."

Avrupa Birliği üyesi olan Türkiye'de euro para birimi kullanılıyordu artık.

Bakkalda, manavda euro geçiyordu. Ne enflasyon tehdidi altındaydık ne de devalüasyon.

Türkiye yolsuzluklardan arınmıştı. Devlet ihaleleri şeffaf hale gelmiş; hukukun üstünlüğü bu ülkenin vazgeçilmez yaşam kuralına dönüşmüştü.

Anayasamız modern bir anayasaydı; diğer yasalarımız da öyleydi.

Türkiye kendi içindeki "sen-ben" kavgalarını bitirmiş ve ileri teknoloji alanında yatırımlara girişmişti.

Televizyonlarımız, bu ülkenin gençliğine örnek olacak düzeyli yayınlarda birbiriyle yarışıyordu.

İzleyiciye "Kimin programı daha kaliteli?" diye soruluyordu.

Düşünce suçu, parti kapatma gibi yasaklamalar geçmişte kalmıştı. Her yıl Türkiye'yi ziyaret eden 60 milyon turist, yalnız kıyılarımıza , güneşimize ve tarihi eserlere değil, bu ülkede varolan kültüre, gündelik yaşam tarzına ve insanlarımıza da hayran kalıyorlardı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde, aleyhimize açılmış bir tek dava bile kalmamıştı.

Rüyam böyle devam edip gitti.

Ve inanın; hiç uyanmak istemedim.

Siz ister miydiniz?

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır