kapat
10.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )

Sadakat hakkında

Bir insanın başka bir insana sorusuz ve sorgusuz bağlılığının adına "sadakat" deniyor. Sadık olunan kişi, bu duruma çok kolay alışır, koşulsuz sadakatten ayrılan her durum da onun için "ihanet" olur.

Sadakatin en son aşaması "canını feda etme" durumudur. Sadakat kavramını ve sınırını eski bir hikâye şöyle anlatır:

Halkı tarafından sevilen, adaletinden kuşku duyulmayan sultan, ülkesinde olan biten herşeyi yakından izler, her ayrıntıyla ilgilenirmiş. Halkının kendisini sevdiğini bilir, bu yüzden kendine çok güvenirmiş.

Ancak bir gün vezirlerinin anlattığı bir hikâye canını sıkmış. Ülkenin uzak bir köşesinde ortaya çıkan bir şeyhin müritlerinin sürekli arttığını anlatmışlar. Söylediklerine göre, müritlerin sayısı binleri bulmaya başlamış.

Kaç mürit?
Sultanın hem canı sıkılmış hem de tedirgin olmuş.

Sonunda şeyhi çağırtmaya karar vermiş. Şeyh gelmiş, sultan hemen sormuş: "Anlatılanlar doğru mudur, senin için canını vermeye hazır binlerce müridin mi var?"

"Hayır" diye cevap vermiş şeyh, "Sizin dediğiniz gibi, benim için canını verebilecek müritlerimin sayısı bir ya da en çok, bir buçuktur."

Sultan sinirlenmiş: "Ne diyorsun, bir buçuk diye saçmalıyorsun! Herkes anlatıyor, on binlerce sadık müridin varmış, istersen ayaklanma çıkarabilir, hatta ülkeyi ele geçirebilirmişsin... Sen ise bana bir buçuk diyorsun.. Hemen haber sal, yarın sabah bütün müritlerin şehrin yanındaki büyük çayırda toplansınlar!"

Haberciler hemen ülkeye dağılmış, şeyhin kendisinin de sabah o çayırda olacağı ve bütün müritlerinin orada toplanmasını istediği söylenmiş.

Sultan, çayırın ucunda biraz yüksek bir tümseğe geceden bir çadır kurdurmuş, içine de birkaç koyunla iki adamını yerleştirmiş.

Sabah erkenden şeyhin binlerce müridi çayıra toplanmaya başlamış. Sultan ile şeyh yan yana duruyor, gelenleri izliyormuş. Sultan "Bak" demiş, "Hani bir buçuk sadık adamım var, diyordun; binlerce insan akın akın geliyor, üstelik kendilerini neyin beklediğini bilmeden geliyorlar..."

Şeyh ısrar etmiş: "Yanılıyorsunuz. Benim sadık müridim olsa olsa bir tanedir. Onlara deyin ki: Beni suçlu buldunuz, kafamı kestireceksiniz.. Eğer içlerinden biri benim yerime kendi canını fedaya hazır ise de, beni affedecek onun kafasını keseceksiniz... Söyleyin bunu."

Hangisi buçuk?
Sultan şeyhin dediğini yapmış. Kalabalık sessizce dinlemiş. Sonra bir adam öne çıkmış: "O benim efendimdir. Onun canının kurtulması için ben herşeye razıyım."

Sultan işaret etmiş, adamı çadıra sokmuşlar. Aynı anda da çadırda bekleyen koyunlardan birinin boğazını kesmişler, çadırın altından kanlar akmaya başlamış.

Sultan, sessizce bekleyen müritlere tekrar seslenmiş: "Bir can yetmez. Şeyhinizin kurtulması için başka canlar da gerek." Bu kez bir kadın ilerlemiş, kendi kendine çadırdan içeri girmiş. Sultanın adamları bir koyunu daha boğazlamışlar, yine oluk oluk kan akmış.

Ve kalabalık sessizce dağılmaya başlamış. Biraz sonra koca çayırda Sultan ile şeyhten başka kimse kalmamış.

Şeyh Sultan'a dönmüş: "Gördünüz işte bana sadık sadece bir buçuk insan var.."

Sultan da "Hangisi bir, hangisi buçuk bu iki insanın?" diye sormuş.

Ve şeyh son cümleyi söyleyip oradan uzaklaşmış: "Adam başına ne geleceğini bilmeden öne atıldı, buçuk sadık olan odur. Kadın ise akan kanları gördü, öleceğini bilerek çadıra girdi. Tek ve tam sadık olan odur."

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır