kapat
10.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )

Kazık nasıl atılır ve nasıl yenir?

Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:

- Hoca, önce kendisi saldırıya geçerek savaşı başlattığı halde; savaşta yenilince, yenilgisinden hiç söz etmeden, saldırdığı devletleri alçak ve zalim olmakla suçlamaya başlamış bir başkomutan var mıdır tarihte?

Hoca:

- Vardır, demiş, bizim Enver Paşa..

- Nasıl yani?

- I. Dünya Savaşı'nda; bir tarafta Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan vardı; öteki tarafta da Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Japonya ve sonra da Amerika Birleşik Devletleri.. Enver Paşa, hükümetin dahi haberi olmadan; fes giymiş Alman askerleriyle, Türk bayrağı çekmiş iki Alman zırhlısının, Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki kenti Odessa'yı bombardıman etmesini kabul etti ve bir gecede Osmanlı Devleti'ni; Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD'ye karşı savaşa sokmuş oldu..

- Sonra ne oldu?

- Alman komutanlarının emrindeki Türk köylü taburları; Galiçya'dan Yemen'e kadar dört bir yanda, dört yıl boyunca dövüştüler ve oralardaki toplu mezarlarda iki milyona yakın gencecik köylü çocuğunun ölüsünü bırakarak, yenilip geri çekildiler...

- Enver Paşa ne yaptı, peki?

- Kendisini yenmiş olan devletleri suçladı ve hemen bazı ozanları toplayıp, onlara; kendisinin saldırdığı devletleri karalayan şiirler yazmalarını emretti..

- Ozanlar dinlediler mi emri?

- Bazıları dinlediler...

- Peki nasıl karaladılar, II. Wilhelm'le Enver Paşa'yı yenmiş devletleri?

- Örneğin şöyle:

"Binlerce can dirilse de nakletse geçmişi,

Dağlar lisana gelse de anlatsa hepsini;

Garbın cebin-i (korkak) zalimi, affetmedim seni;

Türküm ve düşmanım sana kalsam da tek kişi."

- Peki Hoca, bu şiirler okullarda da okutuldu mu çocuklara?

- Evveeet..

- Yani çocuklar, Enver Paşa'nın kafasızlığıyla başarısızlığının kamufle edilmesi uğruna, birer Batı düşmanı ve hatta ırkçı olarak yetiştirildiler...

- Öyle de denebilir...

- Peki çocukların aileleri nasıl göz yumdu buna?

- Aileler, hangi yazar ve ozanların, salt "telif hakları"yla; hangilerinin de, iktidardaki siyasetçilerin elaltı destekleriyle geçindiklerini bilmiyorlardı... Yani Türkiye'deki "telif hakları" konusunda hiçbir fikirleri yoktu... Bir toplum "telif hakları" konusunda, ortak bir bilinç berraklığından yoksunsa; sonunda kol gibi yer kazığı; ne doğru dürüst çocuk yetiştirebilir, ne de torun..

- Anlıyorum da; ancak Nasreddin Hoca fıkrası olmadı bu pek..

Hoca gülümsemiş:

- Fıkraya hacet yok ki, demiş, zaten herkes gülüyor Türkiye'de "telif hakkı" diye bir konunun hiç bir zaman gündeme gelmemiş olmasına..

Bektaşiye de sormuşlar:

Sen "telif hakkı"nın ne olduğunu biliyor musun erenler?

Baba erenler:

- Biliyorum, demiş..

- Söyle öyleyse nedir?

- Benim fıkraları anlatırken, hakkımı ödemektir..

- Hiç ödeyen oldu mu?

- Hayır..

- Yani seni de mi kazıkladılar?

- Öyle.. Bayraklar da, büyük kazıkların üstünde dalgalanır daima..

Necdet Rüştü için yazılmış bir şaka şiirinin esintisiyle: Başkentte ekonomi bok bir duruma düştü,

IMF uzmanları Ankara'ya üşüştü.

Halimize sadece, kazla, ördekler değil,

Timsah, goril, kurbağa, serçeler de gülüştü...

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır