![](/yenisabah/img1/y2802.jpg) ![](/yenisabah/img1/y2802.gif) ![](/yenisabah/img1/yazline100.gif)
Kalbimize gömdük
Kocatepe Camii'nde ve çevresinde dün sabahtan itibaren hummalı bir faaliyet vardı... Polisler... Jandarmalar TV'lerin naklen yayın araçları...
Ve "Cuma vakti" geldi.
Hocaefendi önce "gençlikten... Gençlik ve Spor Bayramı'ndan... Büyük Atatürk'ten" bahsetti.
"Sevgili gençler" dedi:
- Bilimi kendinize rehber edinin ve çalışın... Çalışmadan rahat yaşamayı alışkanlık haline getirenler önce haysiyetlerini, sonra özgürlüklerini ve ardından da istikballerini kaybederler.
Kocatepe Camii İmam Hatibi İsmail Coşar Cuma Hutbesi'ni "başsağlığı dileyerek" bitirirken...
"Uçak kazasında şehit olan kahraman askerlerimize rahmet, şanlı ordumuza ve aziz milletimize sabır dilerim" derken...
Gözyaşlarına hakim olamadı.
Hem hocaefendi ağlıyordu.
Hem de camiyi tıklım tıklım dolduran cemaat.
***
Cuma namazı bitip de cemaat dağılırken...
Ve şehitlerin "ikindi vakti kılınacak cenaze namazı için" hazırlıklar sürerken...
Kocatepe Camii'nin avlusuna sanki bir bomba düştü.
Herkes "yeni bir acı haberle" sarsıldı:
- Mürted'den havalanan bir CASA uçağı daha düştü.
***
Gaza bastık, Mürted'e doğru yola çıktık.
Mürted, Ankara'nın batısında.
E-5 karayolundan "Saray beldesine... Mürted'in girişine" kadar gittik.
Gazeteciler, TV kameramanları, naklen yayın araçları çevreyi kuşatmıştı.
Herkes "yüksekçe bir yere" çıkıyor, Mürted Ovası'na bakıyordu.
Yemyeşil bir ova...
Uçak fabrikası... Askeri tesisler... Lojmanlar... Uçak sığınakları... Pist.
Jandarma kimseyi "içeri" sokmuyordu.
Gelip geçenler... Yolcular... Kamyoncular... Selanik'ten Ankara'ya "19 Mayıs koşusu yapan atletler" bize soruyorlardı:
- Ne oldu?.. Nasıl oldu?.. Kurtulan var mı?
***
Direksiyonu bu kez "kuzeybatıya" çevirdik.
Zira Mürted "oraya doğru uzanıyor... Pistin bir ucu oralarda... Uçak, o civara düşmüş."
Sincan'ı... Fatih Mahallesi'ni... Şehit Üsteğmen Hasan Şahan Kışlası'nı geçtik.
Sağda "Akıncı" tabelası vardı.
Oraya saptık.
Çoğlu Köyü'nü geçtik.
Köylü kadınlar allı morlu giysiler içinde, tarlaları çapalıyorlardı.
Gittik, gittik, gittik.
"Bir yerde" yolumuza jandarma çıktı:
- Dur!
Ovanın ortasında "medya ordusu" bekliyordu.
Herkes "içeri girmek... Enkaza ulaşmak" derdindeydi.
Bu sırada, Mehmetçik'e sorduk:
- Nasılsın?
- Sağol!
- Ovanın ortasında... Burada... Ne yapıyorsun?
- Vatanı bekliyorum!
***
Maalesef, bu kazada da kurtulan yoktu.
Yeniden, kent merkezine döndük.
Kocatepe "mahşer yeri gibiydi."
Cenaze namazını "iki hocaefendi birlikte" kıldırdılar:
Diyanet İşleri Başkanı ile Kocatepe'nin İmam Hatibi.
Sonunda dediler ki:
- Şehitlere, hakkınızı helâl ediniz?
Meydandan "gök gürültüsü gibi bir ses" yükseldi:
- Helâl olsun.
Ve onları kalplerimize gömdük.
|