kapat
19.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

"Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında"

Sanayi dönemi devrini kapıyor. Kol gücünün temel alındığı ve herşeyin "standartlaştırıldığı" dünya kaybolmakta

Neredeyse kırk yıl önce, altmış bir yaşında kaybettiğimiz Ahmet Hamdi Tanpınar'ın geçenlerde yeniden içinde yolculuk yaptığım "Ne içindeyim zamanın" adlı şiiri, asırlardır felsefecilerin, matematikçilerin ve fizikçilerin kafa yorduğu "zaman" kavramına şairce bir sezgiyle bakıyordu:

"Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare, geniş bir anın

Parçalanmaz akışında."

Zaman gerçekten yekpare midir? Geniş bir an mıdır? Parçalanmaz mı? Bu sorular, akıntılı bir nehirdeki başıboş bir sal gibi alıp götürdü beni "zamanın, zaman içindeki" değişimine.

Zaman anlayışı da çağlara göre değişiyor. Feodal dönemlerde zaman bilinci yoktu, çünkü zamanın ekonomik bir değeri yoktu. Salgınların, savaşların, kıtlıkların ortasındaki yanlız insan kilisenin "saat ayarına" göre kendini ayarlamıştı. Geçmişte ya da "öteki dünyanın" zamanında yaşıyordu. An'la ilgilenmiyordu.

Modern zamanlar
Ardından sanayi dönemi geldi. Yaygın deyişle "modern zamanlar".

Üretkenlik en temel amaçtı. Ortaçağın Katolik kiliselerinin yerini Protestan ahlâkı aldı. Protestanlık, çalışmayı ve biriktirmeyi kutsal sayıyordu. Üstelik kapitalizm de insanları insafsızca çalıştırmaya hazırdı, zaten çalıştırıyordu da. Hamile kadınlar, cılız bedenli çocuklar, ortalıkta kim varsa hepsi sermayenin emrinde yaşamını tüketmeye başlamıştı. Öyle ki, 1832 yılında sanayileşmenin şampiyonluğunu yapan İngiltere'de çalışma saatleri on'dan on iki'ye çıkarılıyordu.

Tefekkürün yerini zenginlik alıyordu. Durağanlığın yerini hareket. Kapitalizmi doğuran en temel etkenlerden biri olan Protestanlık da, insanlara vaktin nakit olduğunu, çalışmanın dinsel bir görev sayıldığını, gelecek için tasarruf ve yatırım yapmanın kutsal olduğunu hatırlatıp duruyordu. Sanayi döneminin insanı, vakti "gelecek" olarak algıladı. Ortaçağ dünde yaşarken, sanayi döneminin insanları yarında harcadı ömrünü.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın geniş yekpare zamanı, her çağın farklı koşullarında değişik algılanıyordu. Bazen dünde, bazen yarında... Bugünü bugünde yaşamak için ya da zamanı "şimdiki zaman"da yaşamak için, içinde bulunduğumuz günleri beklemek gerekti.

Sanayi-sonrası toplum da, kendi "zaman algılamasını" oluşturdu. Fast-food gibi, zamanı hızlı ve anında günlük tüketmek yaygınlaşmaya başladı.

Hedonizm mi?
Sanayi dönemi devrini kapıyor. Kol gücünün temel alındığı ve herşeyin "standartlaştırıldığı" dünya kaybolmakta. Onun yerini birey ve onun beyinsel yaratıcılığı alıyor. Beyinsellik herşeyden daha fazla zenginlik yaratmakta. Kitleselleşmenin yerini bireyselleşme, standartlaşmanın yerini bireyin ayrıcalıklı özellikleri alıyor. Yekpare zaman da bireye göre paramparça oluyor.

Artık Protestan değerlerin de kıymeti kalmadığı söyleniyor. Gelecek için tasarruf yapmaktan ziyade kazandığını bugün tüketen, çalışmayı kutsal bir dua gibi algılamak yerine boş zamanların keyfini çıkaran "hazseverlere" dönüştüğümüze inananlar var.

Belki de koskoca sanayi devrimi sırasında insanların güvencelerini gelecekte aramaları, şimdi bir tepki doğuruyor. An'ı anında tüketmek istiyorlar. Geleceğe olan güvensizlik büyük bir dalgaya dönüşüyor. An'lık zaman tüketimi, tüm ilişki biçimini de değiştiriyor. Sürekliliğin yerini geçici davranışlar ve ilişki biçimleri alıyor.

Hayat düz ve derinliksiz bir televizyon ekranı gibi akıyor. Kanaldan kanala atlanıyor ve hiçbir program kesintisiz izlenmiyor. Kimileri buna "üç dakika kültürü" diyor, kimileri "TV kültürü"...

Kısa ömürlülük, "kullan-at" anlayışını da terkisinde getiriyor. Anlaşmalar kısa vadeli olarak yapılıyor. Uçuculuk ve uçukluk öne çıkıyor. Kültür görselleşiyor.

Zaman-Mekân sıkışması
D. Harvey, "Post-modernliğin Durumu" adlı kitabında zaman kavramını değiştirecek türden büyük değişimleri "zaman-mekân sıkışması" olarak tanımlar.

Harvey'e göre, toplumların yaşamındaki "zaman-mekân sıkışması" beş şekilde kendini gösterir:

1- Öncelikle gelip geçicilik önemsenir. Başta ürünler olmak üzere, modada, fikirlerde, değerlerde, teknolojide kısa vadeli bir yaklaşım egemen olur.

2- Anındalık en baskın değeri oluşturur. Kullanıp atmak karşı konulmaz bir anlayış halini alır. Toplum "kullan-at" toplumuna dönüşür.

3- Kısa vadelilik en geçerli kontrat biçimi olur. Herşey geçici bir sözleşme olarak algılanır. Kalıcılık defterlerden silinir. Uzun vadeli değer yargıları ortadan kaybolur.

4- Göstergeler ve imajlar herşey oluverir. Sürekli imajlar üretilir ve onlar sürekli tüketime sunulur. İmajlarla yatılır, imajlarla kalkılır.

5- İmaj, yaşamı öyle bir kapsar ki, sonunda orijinalden daha gerçek kabul edilen imaj anlayışı egemen hale gelir. Eski yapılar gibi görünen ama onunla alakası olmayan evler gibi bir anlayış öne çıkar.

Zamanı nasıl tüketirsiniz?

Zaman kavramı insanı alıp götürüyor. Zaman kavramının nasıl değiştiğinin sosyolojik serüvenini kovalamak, bugünleri de daha iyi anlamayı, hatta gençlerle daha kolay ilişki kurmayı da sağlıyor.

Olup biten daha berraklaşıyor. Zaman ve mekân sıkışmasının sonuçlarını görünce, bunun kurbanı olmadan yaşamanın yollarını arıyorsunuz.

Hızın değil, derinliğin peşinde gitme imkânını elde edebiliyorsunuz.

Tanpınar'ın şiirinde söylediği gibi, zamanın ne tam içinde ne de tamamen dışında olduğunuz yeni bir durum çıkıyor ortaya. Sizin zaman anlayışınız ile yeninin zaman anlayışı çatışıyor. Farklılıkların anlaşılması, yaşanması kadar kolay olmuyor elbet. Herşey gibi zamanı algılama da değişiyor ama, ben kendi payıma Yahya Kemal'in, Ahmet Muhip Dranas'ın ya da Ahmet Hamdi Tanpınar'ın zaman anlayışı içinde kendimi daha huzurlu hissediyorum.

"Yekpare, geniş bin anın

Parçalanmaz akışında."

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır