kapat
17.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
METİN MÜNİR(mmunir@sabah.com.tr )

Kurullar veya demokrasi savaşı

Kemal Derviş ile Milliyetçi Hareket Partisi arasında, kurullar üzerine çıkan kavganın nedenini merak edenler, esrarı çözmeye bu kurulların ne olduğunu öğrenerek başlayabilir.

Son günlerde gündeme en çok Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile Telekomünikasyon Kurulu geldi. Oysa birçok kurul vardır ve bunlardan bazıları -örneğin Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)- oldukça eskidir.

Kurullar, Batı Avrupa'da özelleştirmenin başladığı 1980'li yıllarda, devletin ekonomiden çekilmesinin yarattığı boşluğu doldurmak amacı ile kurulmaya başladı. Özelleştirme, beraberinde bazı sorularıf getirmişti. O güne kadar devletin düzenlediği sektörler, özelleştirmeden sonra nasıl ve kimler tarafından düzenlenecek, denetlenecek ve kurala bağlanacaktı? Devlet tekeli olan elektrik, telekom, demiryolları gibi sektörleri satın alan özel sektör şirketlerinin, tekel durumlarını tüketici aleyhine kullanmaları nasıl önlenecekti?

Bir örnek. İç hatlarda neredeyse bir tekel olan Türk Hava Yolları (THY) özelleştirilmek üzere Ulaştırma Bakanlığı'ndan alındı. THY, tekel durumunun ona verdiği gücü kullanıp kârını maksimize etmek isteyebilir. Örneğin Ankara-İstanbul biletini 500 milyon liraya çıkarabilir. Kârlı değil diye Diyarbakır hattını kapatabilir. Şirketin kârı için alınan bu kararlar tüketicinin zararınadır. O zaman ne olacak?

Kurullar bu ve buna benzer durumları önlemek için ortaya çıktı. Ve iki şey birarada oldu: Devlet bir eli ile sahibi olduğu ve yönettiği şirketleri özelleştirerek özel sektöre devretti. Diğer eli ile özelleştirilen şirketlerin içerisinde bulunduğu sektörün regüle edilmesini bağımsız kurullara terketti.

Kurulların başarılı olması için bağımsız olması, uzmanlığa ve saygınlığa sahip kişiler tarafından yönetilmesi gerekir. Kurullar politikacılara bağlı olurlarsa ve en önde gelen özellikleri politikacılara itaat etmek olan kişiler tarafından donatılırlarsa sonuç başarısızlıktır.

Çünkü kurullar siyasi otoritenin bir uzantısına dönüşürlerse, birer Kamu İktisadi Teşekkülü haline gelirler. Özelleştirme sadece gösterişte yapılmış olur. Politikacıların gerek özelleştirilen şirket, gerekse sektör üzerindeki kontrolu devam eder. Özelleştirmenin amacı bu kontrolun kalkması olduğuna göre özelleştirme hedefine ulaşmamış olur.

Türkiye'de şimdiye kadar kurulan kurulların hemen hemen tümünde olan budur. İlk Rekabet Kurulu Başkanı Profesör Aydın Ayaydın'dan BDDK eski başkanı Zekeriya Temizel'e kadar kurullar birer KİT idi. Bu kuralın tek istisnası eski SPK Başkanı Ali İhsan Karacan'dı.

Bütün bunları görürken esas görülmesi gereken şeyin gözden kaçırılmaması gerekir: Türkiye'nin düzeni otokratiktir; rüşvet ve yolsuzluk üzerine kuruludur. Bu düzenin imparatoru politikacılar ve bürokratlardır. Politikacılar ve bürokratlar bu imparatorluğu ellerinden bırakmak istemiyorlar. Özelleştirme ve kurullar; onlarla rüşvet, yolsuzluk, israf arasında inşa edilen duvarlardır.

Öyle görünmeyebilir. Ama kurulları politikacıların elinden kurtarıp bağımsız bir yapıya kavuşturmak demokrasi ve kalkınma savaşının en büyük meydan muharebelerinden biridir.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır