Sonra büyüdük ve 1970'lere geldiğimizde 1 Mayıs'ların İşçi Bayramı olduğunu öğrendik... Giderek kırların boşaldığını, yüzbinlerin meydanlara aktığını farkettik... Artık bizler için ne pikniğin tadı kalmıştı, ne de kurulan salıncağın... Çünkü, yüzbinlerin 1 Mayıs'ı ip atlayarak değil, slogan atarak kutlamaya başladığını gördük...
Ardından mavi gömleği ve kasketiyle Ecevit'i izledik ve dinledik... Ve bir şeyi öğrendik:
Emek en yüce değerdir...
Ama 1980'lere geldiğimizde giderek şüpheye düştük... Çözemediğimiz bir ikileme girdik;
Acaba emek mi yüce, sermaye mi?
Bugüne kadar Taksim'de her 1 Mayıs'ta toplanan yüzbinler... "İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız" sloganını atan işçiler... Hatta 1977'de Kazancı Yokuşu'nda ölümün eşiğinden dönenler...
Söyleyin!
Aradan yıllar geçti de ne değişti?
"Emek en yüce değer" olarak tescil mi edildi?
Hükümetler, sorunlarınıza mı eğildi?
IMF insafa gelip, Ankara'ya, "Çalışana zammı artırın" haberini mi gönderdi?
İş kazaları mı önlendi?
İşçi ezilmedi mi?
Emekli sürünmedi mi?
Yüzbinler kapıya konulmadı mı?
Geleceğiniz, iki dudağın arasında olmadı mı?
Onun için sadece yılda 1 gün meydanlarda slogan atmayın.. Oylarınızla seçtiğiniz 550 milletvekiline bir şeyi anlatın:
Emek en yüce değerdir...
Düşmanların en büyüğü düşmanlığını gizleyenlerdir...
Gazanız mübarek olsun
İzmir Karşıyaka'da Yüksel Çakmur'un inşaatına başladığı, Burhan Özfatura'nın tamamladığı çok katlı otopark şimdi Ahmet Priştina tarafından yıkılıyor... Yüzmilyarlar harcanan yapı dozerlerle, balyozlarla parçalanıyor...
Peki sebep?
Çakmur'un bu inşaata başlamadan önce 1/1000'lik plan tadilatına gidip arsayı yeşil alandan otopark alanına aldırmaması... Bir grup sözüm ona çevrecinin de bunu fırsat bilip yargının kapısını çalıp yıkım kararı çıkartması...
Eminim ki; şimdi Çakmur'un, Özfatura'nın ve çaresiz yargı kararını uygulayan Priştina'nın yüreği sızlıyor... Bu otoparka araçlarını bırakan ve vergileriyle yapılan otoparkın yıkıldığını gören Karşıyakalılar da kan ağlıyor...
Ama birileri savaş kazanmış kumanden edasıyla gülüyor... Beton bloklara balyozların her inişinde sevinçten tepiniyor..
Kimler mi?
Yapmayı değil, yıkmayı seven... Hayatlarında bir tek eser veremeyen... Güneşsiz izbe barlarda ahkam kesen... Traş olmayı, banyo yapmayı bile gereksiz gören... Kendilerine, yaşamlarına özen göstermeyi gereksiz görüp çevrenin üzerine titreyen(!) çevre düşmanı çevreciler... Artık Karşıyaka sokaklarına, kaldırımlarına park edilen araçlar yüzünden yayalara yürüyecek yer kalmıyor... Eminim ki yıkım kararı çıkartan çevreciler(!) de araçlarını kaldırımlara bırakıyor...