kapat
30.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

İyi insanlar ve "idareten" yaşamak

Babam ortalıktaki çıplak elektrik kablolarının şasi yapan veya kopmuş yerlerini, enti püften yapıştırma bantlarıyla bağlayıp prizleri çalışır kılınca, yaptığı işe şöyle bir bakar, keyiflenirdi...

İçimden "Çok uyduruktan oldu be baba!" ya da "Yarın yine aynı yerden arıza yapar!" diye geçirince, gözlerimden anlar ve şöyle derdi: İdare edeeer! Merak etme!..

Olmadık saatte musluğun biri "iflas ettiğinde" evde babam varsa kimse telaş etmezdi. Çünkü liflerle, eski contalarla filan sorunu mutlaka giderirdi babam. Ama bu yüzden de yeni bir musluk, toptan ve pırıl pırıl bir sıhhi tesisat değişiklikliği çok gecikirdi: Öyle haftalar filan değil; aylar, yıllar alırdı yepyeni olanın eskisiyle değişmesi...

Annem hafif kırgın baktığında, babamın lafı hazırdı: Ne gerek var hanım, bak idare ediyor!

Sonra babamın kuşağından başkalarına da dikkat eder oldum: Ahlakı herşeyden üstün tutuyorlardı. Kimseye saygıda kusur etmiyorlardı ya, neredeyse kalp kırıcı bir doğruculukları vardı...

İyi ve güzel şeylerden hoşlanıyorlardı, fakat çocuk yaşta iyi ve güzel belledikleri şeylerdi bunlar... "Annelerinin dolmasını" bütün yemeklerden üstün tutar gibi yaşıyorlardı hayatı...

Moderndiler modern olmasına da, sanki öylesi daha uygun görüldüğü ve daha akılcı olduğu için! Bakkal hesabı da, ağır cebir denklemleri de olsa matematiği yüceltiyorlardı. Duyguların karmaşasını ve ağır yükünü şarkılara bırakmışlardı. (O işin altından kalksa kalksa Selahattin Pınar kalkardı, onların payına ise matematik kesinlikte bir hayat ve görevler düşmüştü...)

Harika değildi hayatları! Ama "idare ediyorlardı" işte!..

Nerede bir sorun varsa, çözümü de vardı. Ama hepsi idareten!..

ooo
Bunlar neden aklıma geldi?

Türkiye'nin mutlak değişimin eşiğinde olduğu konuşuluyor hep. Özellikle siyasal bilinç ve siyasi kadrolarda bu değişimin yaşanacağına inanılıyor.

Eğer öyleyse, değişmesi gerekenlerden biri de bu "idareten yaşama kültürü"olmalı ve bu kültürün istemeden siyasete yaptığı olumsuz etki sona ermeli...

Bozulmuş düzen ve düzenekler tamir edilmemeli; yerlerine yenileri konulmalı...

Şimdi herkes aklını "hırsızlara", "hortumculara", "yolsuzluklara" taktı. İyi!..

Devleti arpalık olmaktan çıkartırsanız hırsızlığın, yolsuzluğun önünü kesersiniz. İsterseniz, istersek, isterlerse!.. Hortumcu filan kalmaz!

Zaten gerçekten istenseydi, "sen kamuoyusun, sesini çıkar!" denilenlerin sesine kalmadan biterdi yolsuzluk!

Ancak...

Asıl zor olan nedir biliyor musunuz? İyi insanların iyi ideolojilerini değiştirmektir...

İdareten yaşamaktan artık hiç kimseye "iyilik" gelmediğini kesinkes anlamaktır zor olan...

Asıl bu zor işi gerçekleştirmeliyiz artık...

Güzel ve turistik bir sahilde durup manzaraya baktığımızda; kumsalın öteki yakasında dev hurda yığınına benzeyen bir rafineri yükseliyorsa, böyle de "idare edip" keyiflenemeyeceğimizi bilmeliyiz artık...

Şehrin çöplüğünün yanıbaşına çok lüks villalar yapılmasının bir şehircilik gelişmesi olmadığını bilmeliyiz...

Meslek edinmek yerine her köşe başına bir dükkân açıp müşteri beklemenin iş olmadığını bilmeliyiz...

Ve anlamalıyız ki, sistemin "sızdıran" yerlerini tamir etmek hem siyasette ve ekonomide, hem de hayatlarımızda yeni krizleri önleyemez.

Anlamalıyız ki, artık idare edemiyoruz...

SEL GİDER, KUM KALIR
Ateş iyi bir köle, kötü bir efendidir.

FİN ATASÖZÜ
Ulu ağaçlar meyveden çok gölge verir.

İTALYAN ATASÖZÜ
İyi koca sağır, iyi kadın kör olmalıdır.

FRANSIZ ATASÖZÜ
Kemiksiz sansür

Bedri Baykam'ın "Kemik" adlı romanı müstehcen bulundu, yasaklandı.

Oysa Baykam kitabın kapağına kocaman harflerle şöyle yazdırmıştı: "Olgun yetişkinlere bir roman." Savcılık bu tür "yetişkinliğin" bulunmadığına mı karar verdi acaba?..

İşin acıklı şakası bir yana, bir romanın yasaklanması çok "tatsız" bir olay!

Fakat ben öze dokunmak istiyorum kısaca. Hem hukuk otoriteleri, hem de kamuoyu olarak müstehcenlik kavramını yeniden ele almanın zamanı gelip geçiyor bence...

Müstehcenliğin temelinde kamu otoritesinin toplum üyelerini korumak ve kollamakla kendini yükümlü sayması yatıyor. Dikkat edin, "toplum üyelerini" diyorum. Ayrıca "neden koruyor ve kolluyor, herkesin ıcığını cıcığını bildiği cinselliğin bir romanda bütün çıplaklığıyla dile getirilmesinden mi?" diye eleştirel bir soru yöneltebilirsiniz. Haklısınız! Yine de, o ayrı konu.

Benim dikkat çekmek istediğim nokta, kamu otoritesinin hâlâ bu toplumun "bireyler"den oluştuğunu kabul etmiyor olması! Otoriteye göre sadece, bu toplumun "üyeleri" var. Bir nevi cemaat! Tek doğru, tek ahlak, tek cinsellik!

Oysa bireyler varsa; onlar kendi akılları ve iradeleriyle bir edebiyat yapıtıyla baş başa bırakılırlar. Bu kadar yalındır!

Bireyler varsa; onlara güvenilir...

Bireylerin yargılarıdır müstehcenin ne olup olmadığını belirleyen...

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır