Murat'ın ilk üçe giremeyip elenmesi bütün tahminleri tepetaklak etti. Başından itibaren sürekli ya birinci ya ikinci olan korumacılık üstadı, komiklik şahikası bu şahsiyet Türk halkına neden dokundu, anlayamadık. Fakat esas şaşırtıcı olan, Eray'ın iki haftadır lider olması.
Bütün bilmişliğiyle, bütün ikiyüzlülüğüyle, bütün öne çıkma çabalarıyla neden Eray?
Yarışmayı takip eden sosyolog Feza Ak, Eray konusunda fazla şaşırmamış. "Ara kültürün kültürlüsü olarak beğenildi. Artık televizyonda içi dolu iki laf duymak mümkün olmadığından, Eray böyle doyurucu görünen bir iki cümle sarfedince birden hayranlık topladı. Yaptığı da çok mühim değil, Nietzsche'den laf alıntılamak. Her şey Türkiye'deki dalgalanmaya göre. Ancak fazla uzun sürmeyecekir. Eray'ın sözde filozof tarafıyla saldırgan yönleri hiç uyuşmuyor ve giderek saldırganlığı daha öne çıkıyor."
Evet ama nasıl olur da "tulum" çıkarır? Tüm şehirler ona oy verdi! "Bu tip girişimlerde hiçbir şey yanıltmamalı" diyor sosyolog Hülya Tufan Tanrıöver. "Neden şu ya da bu seçildi, bilemeyiz. Çünkü kim oyluyor, hiçbir sosyolojik verimiz yok. Hakiki izleyecilerin içindeki motivasyonu bilmek lazım. İş sanıldığından karışık."
Etrafımdaki herkes, taksiciden, minibüs şoförüne, gazeteciden grafikerine Eray'dan nefret ediyor.
İçeridekiler artık cidden zırcahil ve zarsalak olduklarından mı, yoksa alaya aldıklarından mı bilemiyorum çocuğa bir de filozof dediler! "Filozof olduğu yok tabii. Rahatlıkla 'içimden bıçağı ona saplamak geldi' diyebiliyor mesela ve içindeki esas kimliği dışa vurabiliyor." diyor Feza Ak.
En dikkat çekici ve tahmin ediyoruz tutucu kesim tarafından en takdir toplayan cümlesi dans meraklısı Sinan için "Doğunun yozlaşmış bir örneği" demiş olması. Üstelik safın safı Sinan neden yoz oluyormuş, bilemiyoruz. Hatta yoz ne demek diye sorsak ona da cevap verebilir mi, yine bilemiyoruz.
Eray belli ki bir yerlerden bir şeyler okumaya başlamış. Şöyle bir ucundan en çok satan kitapları yalamış. Bilgiçlik taslayabileceği kadar aklında tuttuğu anda okuduklarını hop bırakmış elinden. Çünkü kendine karakterine bir katkısı olsun diye okuyanlardan değil. Bildiği her şey onun için öne çıkma fırsatı. Herkes adamla İngilizce konuşur, hatta adamın kendisi de İngilizce konuşurken o Van Damme ile Fransızca konuşmaya çalıştı. İyi konuşuyor mu? Hayır. Van Damme'ın sempatisini çekti mi? Hayır. Israr niye?
Gerçek hayatta öyle midir bilemiyoruz ama yarışma sırasında Eray ikiyüzlülük konusunda gerçek bir virtüöz. Söylediği her cümleyi bu kadar rahat inkar edebilen azdır. Herkesin arkasından konuşabiliyor, sonra arkasından konuştuğu herkese gidip onu ne kadar takdir ettiğini söyleyebiliyor. Yani tipik bir "doğunun riyakarı".
Peki bütün bunlar neden oylayanlara sempatik göründü? Çünkü içimizden biri aslında. Yarım bilgili olmasına rağmen kendine güvenen, iki taraflı oynayabilen, hava atacak kadar yabancı dili olan, ne yakışıklı ne çirkin, ne sevimsiz ne de çok içten, ne melankolik ne de buyurgan... Sokakta feminist, evde maço. Sokakta demokrat, evde tiran... Harikulade bir sentez.