Bugünkü sorumuz da şu: Türk Telekom'u bu yıl elden çıkarma şansı sıfır olduğuna göre, özelleştirilmesi için gerekli yasal altyapıyı hazırlamakta neden bu kadar acele ediliyor?
Telekom'un bu yıl özelleştirilmesinin mümkün olmadığını, Devlet Bakanı Yüksel Yalova 2001 yılında özelleştirmeden beklediği geliri 1 milyar dolar olarak açıklamakla zımnen deklare etmiş oldu. Bu rakamın içerisinde Telekom özelleştirmesinin olmadığı açık.
O zaman tekrar soralım: Telekom'u özelleştirmeyi sağlayacak yasayı geçirmek için bu acele neden? Neden Telekom'un Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'sı, Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ü ikna etmek için mekikler dokunuyor?
Bu soruya cevap vermeden önce başka bir konuyu aydınlatmakta yarar var.
Ekonomik krizden çıkış için gerekli dış kaynakların temini konusunda kamuoyu yanıltıldı. Ortaya çıkan genel izlenim Uluslarası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankası'nın cepte olduğu, geriye kalan tek sorunun G7'ler olarak bilinen zengin ülkeler kulübünden gelecek paranın miktarının saptanması olduğu yönündedir. G7'ler de 10-12 milyar dolar verecekler de, nazlanıyorlar. Ama Türkiye'nin stratejik önemi ve Bülent Ecevit'in uluslararası arendaki "ağırlığı" sayesinde pamuk ellerini ceplerine sokmağa mecbur kalacaklar... Halk bunlara inandırıldı.
Ancak, gerçeğin yukarıdaki senaryo ile hiç bir ilgisi yoktur. IMF ve ABD dahil hiçbir kuruluş ve ülkenin Türkiye'ye kesinleşmiş hiçbir taahhüdü yoktur.
Batı (bu tanımın içerisinde IMF gibi kuruluşlar ile ABD'nin başını çektiği büyük ülkeler vardır,) Türkiye'nin reform iştahsızlığından, savurganlığından; rüşvet ve yolsuzluğa batmışlığından bezdi. Ancak köklü reformlar yapılır ve uygulanabilirse bu pisliklerden kurtulmaya başlayacağına inanıyor. Ve -lütfen burasına dikkat edin- ancak bu refomlar yapılırsa çek defterine uzanacak. Kemal Derviş'in "15 günde 15 yasa" dediği şey aslında Batı'nın Türkiye'nin önüne koyduğu reçetedir.
Eğer bu reçetenin gereği yapılmazsa bırakın G7'leri, IMF ve Dünya Bankası'ndan bile para alma olasılığı yoktur.
Telekom'un satılıp satılamamasının artık ne özelleştirme ile ne de kamu açıkları ile bir ilgisi vardır. Telekom artık sadece ve sadece Hükümetin reform yapma azminin ölçüsüdür.
Enis Öksüz direndikçe, Devlet Bahçeli onun direncini perde arkasından destekledikçe, Bülent Ecevit bu direnci kıramadıkça, Kemal Derviş elinde Telekom yasa tasarısı, nafile oraya buraya koştukça, Batı anlıyor ki: Bu hükümet reform yapamaz, yapsa da uygulayamaz, ekonomik krizin üstesinden gelemez, ona verilecek para kötü paranın ardından iyi para atmaktır.
Derviş ile Yalova bunu anladıkları için acele ediyorlar. Öksüz ile Bahçeli bunu anlamadıkları için direniyorlar. Batı her ikisini de çok iyi anladığı için acele etmiyor ve para vermemekte direniyor.f