Başbakan Ecevit diyor ki...

"Ey millet, ben devlet gemisini buraya kadar getirdim, ne badireler atlattım, hepiniz biliyorsunuz.

Yaşayan efsane olarak bir süre 'gençleri!' izlemek istiyorum.

Ama derseniz ki 'siz olmadıkça olmaz'... DSP'ye onursal başkan olurum.

Tek bir sorunum var...

O da bu koltuğu (DSP liderliği artı başbakanlık) kime bırakayım konusunda. Öyle bir arkadaşa bırakayım ki, hem ülkeyi iyi yönetsin hem de memlekete para getirsin.

İki aday çıkartacağım, bunlardan biri DSP'nin lideri ama diğeri de onun yardımcısı olacak, beraber çalışacaklar..."

Sonra Ecevit -mesela- Kemal Derviş ve İsmail Cem isimlerini (veya kimi uygun görürse) ortaya atacak.

Biz seçeceğiz!

Nasıl seçeceğiz?

Para yatırarak.

Kendi bankalarımıza para yatıracağız!

Millet, yastık altında tuttuğu paraları, lider seçimi için ortaya çıkaracak.

Kimi diyecek "100 milyon İsmail Cem" için, diğeri gelecek "50 milyon Derviş'e" diyecek.

Kimi gelecek "10 milyon dolar Derviş'e", diğeri "5 milyon dolar Cem'e" .

Elbette paralar her vatandaşın kendi hesabına yatıyor, ama sisteme sokmadığı parasını sisteme yeniden koyarken, vatandaş, kimi lider olarak görmek istediğini belirtiyor.

Böylece yeni lideri seçiyoruz, diğeri onun yardımcısı oluyor ve paralar sisteme döndüğü için ekonomik kriz bitiyor!

İşin içinde "Şu yönetim sorununu halledin artık" diyen yabancılar da var.

Onlar da Türkiye bankalarına para yatırdıklarında, bir anlamda oy kullanmış oluyorlar.

Onlar da Derviş yönetimindeki veya Cem yönetimindeki bir Türkiye'ye yatırım yapacaklarını göstermek için yabancı sermaye olarak paralarını buraya getirecek.

Para koyarak lider seçtirmece...

Hele milli liderimizi seçerken yabancı paranın devreye girmesi...

Bütün bunlar manasız ve hatta tatsız konular olabilir.

Peki o zaman şöyle düşünelim...

İşin içinden yastık altı/yurt dışı parayı sisteme sokma faslını çıkartalım...

Başbakan Ecevit, "Aslında kurultayda yerime ya İsmail Cem'i veya Kemal Derviş'i düşünüyorum" diye bir açıklama yapsa...

Sizce borsa düşer mi yoksa çıkar mı?

Ecevit böyle bir geleneği nihayet başlattı diye Türk siyasi tarihinde bir altın sayfa açmaz mı?

O zaman DSP de bir tür aile partisi olmaktan çıkıp Türkiye'nin en önemli siyasi akımlarından biri haline gelmez mi?

Bu durum, partinin ilk harfini teşkil eden "D"in temsil ettiği manaya daha iyi uymaz mı?

Ama başta da dedim ya...

Bu bir senaryo!

Yoksa ben de gayet iyi farkındayım...

Televizyon programlarından esinlenip böyle saçma sapan senaryolar üretmenin...

Memlekete hiçbir faydası olmaz!

"Kemal Derviş veya İsmail Cem başbakan olsa kriz aşılır, Ecevit de yaşayan efsane olurmuş..."

Bu fikirlerin insanın aklına gelmesine bile şaşmak lazım.

Hele hele İsmail Cem, Dışişleri Bakanlığı'nda fevkalade önemli bir görev yaparken...

Kemal Derviş, ekonomi dümenini elinde tutarken...

Bütün bunların arkasında, Başbakan Ecevit'in emeği varken...

Koalisyon içindeki uyum mükemmelken...

Memlekette durum günlük güneşlikken...

İnsanın, doğduğu günden beri lider olarak gördüğü bir insanın yerine kim geçebilir diye düşünmesi...

Olsa olsa bir orta yaş bunalımı olabilir.

Zamanla geçeceğini ümit ediyorum.

Aranızda...