kapat
01.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Ağaları da İstanbul ağırlar


Koskoca köylerini, emir bekleyen köylülerini, para getiren topraklarını bırakıp şehirlere geldiler. Modernizmin her türlü olanağını kullandıkları, müzik, tasarım, fotoğraf gibi uğraşlara yöneldikleri bu yeni hayatta geride kalanın önemi yok
Büyükşehirlerde yaşayan köy ağaları olduğunu biliyor muydunuz? Kendileri bu tabirden hiç hoşlanmasalar bile köy sahibi olan kişiye başka ne denir? Yıllar önce köylerini bırakıp gelmiş, şimdi çok modern bir hayat yaşıyorlar. Tabii biraz da oradan gelen destekle. Fazla söze gerek yok. Kendileri her şeyi tüm açıklığıyla anlatıyorlar

Köy kültürünü müziğe taşıdılar
Göktay Ğ Okyay Göksu: Bugün İstanbul'da yaşayan iki kardeş, Diyarbakır'da sahip oldukları köye gitseler muhtemelen törenlerle karşılanacaklar. Ergenlik çağlarında Diyarbakır'dan İzmir'e taşınan Göksular, o ondan itibaren çok farklı bir yaşamın içinde bulmuşlar kendilerini. Bu yolu seçmekten pişman oldukları söylenemez. Malabadi isimli gruplarıyla flamenko müzik yapıyorlar. İstanbul'da Jazz Stop'ta çalan Okyay ve Göktay Göksu şöyle diyor: "Şu anda oradaki topraklarla ilgilenebiliriz. Hatta bir ara sorumluluk da hissettik acaba yapmalı mıyız diye. Fakat sonuçta biz müziği seçtik. Tabii müzik dünyasında da bizden çok sıradan şeyler yapmamızı istedikleri oluyor. Biz onu da yapmayız. Eğer parayı basit bir albüm çıkartarak kazanacaksak köye gideriz daha iyi." Diyarbakır'dan uzak yaşamayı seçmiş olsalar da bağlarını koparmadıkları çok ortada. Abi Göksu şöyle diyor: "O kadar karmaşık bir kültür yaşadık ki, bu bize ürettiğimiz müzikte fayda sağlıyor. İşte orada yaşadığımız duygular notalara akıyor." (www.malabadi.org)

Mal mülk kimin umrunda?
Ferzan Soydemir: Annesi Urfa'nın Ağanlar sülalesinden. Babası da başka bir aşiretin torunlarından. Kendisi İstanbul'da doğup büyümüş olsa da sonraları bir arayış içine girmiş ve böylelikle Urfa seyahatleri başlamış. Ve ne şanstır ki bu seyahatlerden birinde de yine Urfalı olan eşiyle tanışmış. Ondan sonra yıllarını Urfa'da geçiren Soydemir "İki farklı kültürü bir arada yaşadım ve yaşattım" diyor. Artık İstanbul'da yaşıyor olmasına rağmen evinde halen Urfa yöresinin yemekleri pişiyor: "Urfa'ya gittiğimde soluğu hemen ucuzluk pazarında alıyorum. Değişik bir kokusu var. Bana geçmişi de hatırlatıyor. Neyi aradığınızı bilmiyorsunuz ama şurada bir şey bırakmışım, onu toparlamaya mı geldim acaba diyorsunuz." Urfa'da hâlâ bazı malları var: "Ne o mal için varım ne de onun farkındayım. Çok mal sahibi olmak gibi bir düşüncem yok. Zaten öyle olsaydı yaşamımı ona göre kurgulardım."

Maya Urfa'dan ama yine de dönmek zor
Nihat Odabaşı: Türkiye'nin en ünlü fotoğraf sanatçılarından biri Nihat Odabaşı da Urfalı bir aşiretten geliyor. Abisi öldürüldüğünde ondan abisinin intikamını alması bile beklenmiş. Zaman zaman vicdan azabı çekmiş olsa da böyle bir şeyi yapamamış.

Odabaşı halen Urfa'da ailesine ait araziler ve bir fabrikaları olduğunu, istese gidip buna uygun bir hayat yaşayabileceğini söylüyor.

Ancak onun tercihi İstanbul'da fotoğraf çekerek kendi ayakları üzerinde durmak. Diğer alternatifi biz sormasak belki aklına getirmeyecek bile. Urfalı olmayı yaptığı bir röportajda şöyle anlatıyor: "Beni oluşturan maya oradan. Fren balatalarım oradan. Yağmurlu bir havada çamur sıçratmıyorsam etrafa, orada kazandığım bir saygı. Ama Urfa'da yaşarken hayal edemiyorum kendimi."

Köyde para çok ama haz yok
Kübra Karaçizmeli: Urfa'da bulunan Vergili köyünün sahiplerinden biri. Fakat o şu anda Yargıcı mağazalarının vitrin tasarımlarından sorumlu: "Çok yakın akrabalarım hâlâ orada olduğu ve gelirimiz de köyden geldiği için Urfa'ya sık sık gidip geliyoruz. Urfa'yı çok özlüyorum. İnsanlarını özlüyorum, havasını, yemeklerini... Galiba kan çekiyor, yoksa öyle özel bir şeyi yok." Ama iş, orada yaşamaya gelince farklı. Bunun ilk nedeni İstanbul'u çok sevmesi ve Boğaz'dan her geçişinde yeniden aşık olması. İkincisi ise Urfa'ya gittiğinde köy kendilerine ait olsa bile öyle hissedememesi. Bunun sebebini de şöyle açıklıyor: "Babamın vefatından sonra erkek kardeşimiz olmadığı için problem çıktı. Biz ilgilenmek istedik, anneme silah bile çektiler. O yüzden şimdi artık kiraya veriyoruz." Orada kalsa ne olurdu peki? "Gidip işletsek daha çok para gelir ama para her şey değil. Ben burada çok farklı hazlar yaşıyorum."

Aslı E. Perker

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır