Ben yufka yürekli, barışsever, şiddet aleyhtarı bir insanım. Karıncayı incitmem. Banyo küvetinde bir örümcek görsem, bir kağıt marifetiyle onu zedelemeden kurtarır, özgürlüğünü iade ederim. Kırmızı ışıkta Selpak mendille pencereme yaklaşan bir çocuk gördüm mü hemen cüzdanıma sarılırım.
Ama, itiraf etmeliyim ki, son zamanlarda bana birşeyler oldu. Bazı insanları televizyon ekranında gördüğümde kan beynime sıçrıyor ve bir yerlerden bir Amerikan beysbol sopası ödünç alıp ortalığı dağıtmak istiyorum.
Ve itiraf edeyim ki bu listenin başında Ulaştırma Bakanı... Bak işte ellerim titremeye başladı bile... Enis... Dur oğlum!.. Öksüz var.
Elimden bir kaza çıkmaması için bu günkü köşemi bir uzmana, Ericsson İspanya'da çalışan Kutfettin Tanır'a bırakmak istiyorum. İşte Madrid'ten yazdığı mektup ve Türk Telekom hakkındaki düşünceleri.
"İlk özelleştirme çabaları başladığında Türk Telekom (TT) dünyanın en büyük ilk 15 telekom şirketi arasında yer alıyordu.
90'lı yılların başında TT, bugün hisselerini satmak için yalvardığımız Deutsche Telekom, France Telecom, Telefonica ile boy ölçüşebilen bir şirketti. Ancak yıllarca TT özelleştirilecek diye çivi bile çakılmazken teknoloji yerinde durmadı. Son 10 yıldaki gelişmeler bilişim çağı denen yeni bir dönem açarken TT devlet elinde ihmal edildi. Rakipleri bir yandan özelleştirilip çağın gereklerine uygun bir yapıya kavuşturulurken, diğer yandan dünyanın dört bir yanında akılcı yatırımlarla güçlerine güç kattılar.
Özelleştirme çalışmalarının yapıldığı yıllarda TT 25-30 milyar dolar ederken (bu yıllarda Türkiye'nin toplam borcu 35 milyar dolar civarında idi.) Giderek değeri düşen, sıradan bir telekomünikasyon şirketi haline geldi.
Türk Telekom'un bu hale gelişini göremeyenler en son geçen yıl ortalarında çok iyi fiyatlarla satılabilmesi mümkün iken yine işi ağırdan aldılar. Öyle ya, ellerinden bir arpalığın daha gitmesine göz yumamazlardı.
Ama beni en çok kahreden, bugüne kadar TT'nin özelleştirilmesine taraftarmış gibi görünen ama gerekli anayasal değişiklikleri yapmayan -en son Enis Öksüz örneğinde görüldüğü gibi- insanların bunu vatan millet menfaatine yaptıklarını iddia etmeleri. Bu nasıl vatan-millet aşkıdır ki elimizde tüm borçlarımıza yetecek bir değer varken onu sıfırlayıp, Türkiye'yi başkalarına el açacak duruma getiriyor?
O miliyetçi ve vatanseverler acaba bugün bizim düştüğümüz durumun Hindistan'ın veya Yeni Zellanda'nın İngiliz sömürgesi iken düştükleri durumdan daha onur kırıcı olduğunu göremiyorlar mı?
Tamam belki özelleştirmeden gelen paralar da borçlarımızın ödenmesi yerine -saygıdeğer politikacılarımız sayesinde- çarçur edilecekti ama en azından bugünkü gibi bedavaya bile gitmesini isteyecek duruma gelmeyecektik.
Geçenlerde bir iş için Fas'a giden bir meslektaşım Morocco Telekom'un %5'inin 2.5 milyar Euro karşılığında özelleştirildiğini söylediğinde bunları düşündüm... Yüz kişiden beşine bir telefon hattı düşen, her gün yüzlerce vatandaşının ölümü göze alarak İspanya, İtalya kıyılarına demir attığı Fas bile bu işi becerdi de, benim ülkemin neyi eksik?"
Tanrı, Türk'ü, Türk'ü koruyan Türkler'den, korusun.