Ev kızlarından bozma Sarahlar..
Başımıza bu da gelecekmiş demek ki.. Kırk yılda bir gece azıtanlar, kendilerini dergilerde tefrika edilmiş bulacaklar.. Ne diyeyim? Garip hırsızlığa çıkmış, ay akşamdan doğmuş.. Onlarınki de bu hesap..
Başarısızlığın asaletine inanan ahalimiz, kendini kriz vurgunundan çıkaracak bir moral limanı araya dursun, medyamızda yeni bir adet peydahlandı..
Adetin ne olduğunu anlatması uzun sürer..
Ben bir köşe yazısının sadece başına ve sonuna bakan okurlarım için özetleyeyim durumu:
Artık İstanbul'da yaşayan her beş kızdan veya kadından biri kendini Sarah Jessica Parker sanıyor..
İster Nişantaşı'nda otursun ister Dudullu'da, kendini New York'un beşinci caddesinde yaşıyor zannediyor.. Allah cümlesini ıslah etsin..
Şimdi erkek milletinin de kafası karışacak..
Bugüne kadar, karşı takımı tutanların cinsel tercihinden başka bir sosyal meseleye kafa yormayan yiğitlerimiz kendi kendine "Bu Sarah da kim? Bu moda nereden çıktı?" diye soracaktır..
Sormakta da haklıdırlar.. Çünkü bu olay elinde tesbih sallayarak dolaşan "mandingo savaşçılarının" meselesi değildir.. Daha çok, Pe Re Ja kolonyası yerine "After Shave" kullanan "Beyaz Türkleri" alakadar eder..
Sex And The City
Sarah Jessica Parker denilen kadın Hollywood'dan türeme bir aktris ve yukarıdaki ara başlıkta okuduğunuz Sit Com tarzı bir Amerikan dizisinin başrol oyuncusu.. Bir yetmiş boylarında, afro gibi kızıla çalan sarı saçları var..
Burnu ringde kırılmış bir boksör burnuna benziyor.. Vücudu komple kemik, hiçbir tarafı et tutmamış.. Bacaklar da hafif çarpık..
Ruh hastası erkekler tarafından çok seksi bulunuyor.. Ruh hastaları artık çoğunluğa geçtiğinden namı almış yürüyor.. Sex And The City dizisinde; ki Türkçesi (Şehir ve Seks) oluyor; başrol oynuyor..
Dizi Sarah ve dört yakın kız arkadaşının etrafında dönüyor.. Sarah rol icabı gazeteci olmuş.. Kentin en çok satan tabloit gazetesinde Sex And The City adlı bir köşesi var..
Yani köşe yazarı.. O yüzden benimle meslektaş sayılır..
Lakin o bizim köşe yazarları gibi "Ne olacak bu Amerika'nın hali?" meselesine takık değil..
Genellikle gündüzleri uyuyup, geceleri geziyor.. (Allah Allah! Bu halleri bana birini hatırlatıyor ama..) Manhattan'da ne kadar bar, kafe, müzikhol, disko varsa Sarah orada..
Cistaklı müzik duymasın, başlıyor kaba yerlerini sallamaya.. Kadın kısmı belden aşağısını yayık gibi niye sallar? Başına erkek biriksin diye.. Sarah böyle sallandıkça, o mekanda boşta gezen ne kadar erkek varsa etrafında dolanmaya başlıyor..
Amerikan erkeğinin de bizimkilerden farklı olmadığı diziden anlaşılıyor.. Sarah hanım gecenin sonunda "Bir yar bulamadım lebleri müllü, yanakları deste deste kahküllü.." diye dolananlardan birini seçip evine götürüyor..
Lafın burası yanlış anlaşılmasın.. Dizideki Sarah "Yorgansız yatarım, oğlansız yatmam.." diyen çapkınlardan biri değil aslında.. Evine her fırsatta birini taşıması ise işinin icabı..
Makale yazacak ya! Geceyi adamla geçirip ertesi gün herifi savdıktan sonra yatağına uzanıyor.. Laptop tabir edilen diz üstü bilgisayarını açıyor.. Başlıyor işlediğini anlatmaya..
İşi burada bıraksalar iyi.. Elalemin New York gazetesindeki makaleyi kim okuyup, kim anlayacak? Olayı, dizi seyircisinin de anlayacağı şekilde dillendirmeleri bu yüzden icap ediyor..
O yüzden kafalarına göre bir kurgu yapmışlar..
Gündüzün bir saatinde Sarah, yakın kız arkadaşları ile bir yerlerde buluşuyor.. Beş kadın kafa kafaya verip, bir önceki gece ne olup bittiyse, birbirlerine anlatıyorlar..
Adam adama yük değil..
Bütün diziyi tek başına Sarah götürecek değil tabii.. Dört arkadaşı da gayret açısından ondan geri kalmıyorlar.. Hele içlerinden biri var ki hepten azıtmış..
Gece olup da bulaşacak adam bulamadı mı kendini duvarlara vuruyor..
İşte her vukuat gecesinden sonra böyle.. Ertesi gün yanyana geldiklerinde başlıyorlar konuşmaya.. Bunlar için sır filan yok..
Muhabbetleri "Biri Bizi Gözetliyor" programının radyo versiyonu, üstelik limitsizi.. Başlarında RTÜK filan olmadığından "Bari işin şurasını da anlatmayalım.. Mazallah Amerika'nın aile yapısı zedelenir.." demiyorlar..
- "Adam salak çıktı ayol, sabaha kadar G noktamı bulamadı.."
- "Benimki de bulamadı.. Zaten saklamıştım.."
- "Benim çattığım adam da kırmızı kalpli don giyiyordu.."
- "Ay çok şiiiriiin.."
- "Ama uzun paçalıydı.."
Bütün muhabbet bu.. CINE5'ten o kadar bölüm izledim.. Bir diziden bir diziye hayırlı bir iş yaptıklarını görmedim.. Birgün de "kilise yaptırma derneği" için para toplasınlar, ne bileyim! Ozon tabakasını delenler aleyhine gösteriye katılsınlar..
Bu kızlarda böyle hayır işleri yok! Varsa yoksa belden aşağı muhabbet..
Bütün Amerika bu dizinin karşısında esir olmuş.. Türkiye'de oynayan bölümleri de çok ilgi çekiyor.. Eeee! Yayıncı milleti bu ilgiyi farkeder de rahat durur mu? İlle de Sarah Jessica Parker'in Türkiye versiyonunu yaratacaklar..
İşin bu noktasında gayret, aylık kadın dergilerinin editörlerine düşmüş.. Bunların hepsi birbirinden yaratıcı olduklarından, akıllarına aynı anda "Bir Sarah da biz yaratsak.." fikri gelmiş..
Açın aylık kadın dergilerine..
Hepsinde birer adet Sarah Jessica Parker var.. Kimi istihbarattan en deli dolu görünen kız muhabirini kurban seçmiş.. Kimi dizinin tamamını kopyalamak için beşli muhabbet grubu kurmuş.. "Çalı dibinde yuvası, böyle götürür havası.." diye gayret ediyorlar ki işin bu tarafı gayet hüzünlüdür..
Kısmetse yarın Sarah Jessica Parker'in yerli versiyonlarından söz edeceğiz.. Bakalım ıslah olacaklar mı?