Sakın bana; - Delirdin mi sen; bir tek dolar, 1 milyon 200 bin liaya fırlamış. Küçük esnaf sokaklara dökülmüş. İşten çıkarılanların sayısı yüz binleri buluyor. Devalüasyonun oranı nerdeyse yüzde 80'i buldu. Yani her vatandaş yüzde 80 oranında yoksullaşıverdi bir anda. Her gün zam üstüne zam yağıyor. Neresi iyiye gidiyor Türkiye'nin; demeyin.
Çünkü Türkiye'de herşey sanaldı.
Siyaset de sanaldı; eğitim de sanaldı; sağlık sektörü de sanaldı; medya da sanaldı; tarım da sanaldı; zenginlik de sanaldı; bürokrasi de sanaldı; hukuk da sanaldı; ekonomi de sanaldı; hamaset de sanaldı; "Atatürk ilke ve inkılâpları..." diye başlayan demeçler de sanaldı; minicik okul çocuklarına her sabah bir ağızdan söyletilen, "Türküm, doğruyum, çalışkanım..." andı da sanaldı...
Ve tek sanallık dışı gerçek, Türkiye'nin 20. Yüzyıl'ı da rezalet bir fiyaskoyla ıskalamış ve "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 65 basamak altında kalmış olmasıydı.
Şimdi sanallık bitiyor. Bir yerlere kapılanarak sanal geçinme dönemi bitiyor. Sanal zenginlik bitiyor. Bürokrasinin abartmalı sanal saltanatı bitiyor. Siyasetin sanal martavalı bitiyor...
Baştan aşağı sanal bir Türkiye yapılanmasında; sanallık bittikçe, Türkiye bitiyormuş gibi görünüyor.
Türkiye'nin imaj ve vitrin ötesi bir potansiyeli yoksa, Türkiye bitiyor. Yok böyle bir potansiyel var idiyse de, çarçur ediliyor idiyse; Türkiye asıl şimdi iyiye gidiyor...
Nasıl mı iyiye gidiyor Türkiye? Bakın şöyle:
DSP milletvekili Sema Pişkinsüt'ün yaptığı açıklamalar, gazetelerin ilk sayfalarından gösterilmeye başlandı. Eskiden ne böyle açıklama olur; ne de kazara da olsa, gazetelerin birinci sayfalarından gösterilirdi. Halk sürekli hamasetle afyonlansın ve sanallık sürsün istenirdi.
Sema Pişkinsüt'ün açıklamalarından Sabah'la Hürriyet'in birinci sayfalarına da yansımış olan bazı çarpıcı cümleler işte:
"Taşradan gelip, yıllardır mesleğini yapmayan avukat camiası ile yasa masa yapılmaz"
"Meclis'e girmenin yolu feodal yapı, sermaye ve liderlerden geçiyor. Meclis'tekiler halkı temsil etmiyor"
" Meclis koridorları, basma entarili, ağzı sakızlı, canımlı cicimli konuşan sekreterler; sarkık bıyıklı, tesbihli danışmanlarla dolu"
"Yolsuzlukla mücadeleyi siyasi yapmıyor. Bir ört, bir kaz. İyi ki MGK var"
"Yüzlerce operasyondan hiçbiri yukarı gitmiyor. Yargının önü açılmıyor"
"Bir gecede 12 milyar dolar götürdüler. Hortum durmadan, düzelmeyiz"
"Halkın değil, liderlerin listesinden Meclis'e giriyoruz."
Türkiye, çürümüş ülkeler sıralamasında, baştan dördüncülüğe tırmanmış değil miydi?
Türkiye'de, -Japonya'da 1000 kişiye, 1000 kitap düşerken- 7250 kişiye, 1 kitap düşmüyor muydu?
Türkiye'de yazarların nasıl geçindiğini; yani "telif haklarını" valisi, generali, diplomatı dahil; bir tek kişi olsun, gerçekten merak etmiş miydi?
Şimdi uydurma bir imajdan ibaret olan sanal Türkiye, küreselleşmenin dipten vuran depremiyle, ırgalanmaya, sarsılmaya başladı.
Sanal Türkiye'de avantası olanlar ve bir de, "sap saman nedir" anlamayanlar; sızlanıyorlar, öfkeleniyorlar...
Bendeniz de, "telif haklarının ödenmesi" iyice gecikmeye başladığı ve ne yapacağımı da tam bilemediğim halde, seviniyorum...
Çünkü, çalışmalarının zamana dayanması özeni içindeki tüm yazı adamları gibi; bendeniz de bir ömür, "imaj, vitrin ve sanallığın" gerisindeki mezbelenin ortaya çıkması için uğraştık.
Ödülü 300'ü aşkın ağır ceza davaları ve yıllarca cezaevleri oldu.
Şimdi sanallık pul pul dökülüyor. Hamaset afyonlanmasının maskelediği mezbele ortaya çıkıyor.
Asıl şimdi iyiye gidiyor Türkiye... Bundan böyle "değersiz önemliler" dönemi bitecek; "önemsiz değerliler" dönemi başlayacaktır.
Bizim kuşak; büyük değişimin gündüzünü görmese de, fecrini sezmişliğin, kahkahalarını kibarca tutan, gülücüğü içindedir...
Madem ki, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer var; madem ki, süper bakan Kemal Derviş var; madem ki, DSP Milletvekili Sema Pişkinsüt var...
İyiye gidiyor Türkiye, iyiye gidiyor.